15 Temmuz gecesi sokaklarda direnişi yaşayan ve gazi unvanı alan bir sosyal bilimci olarak 1990’lı yıllardan beri gözlemlediğimiz Gülen hareketinin, son yüzyılın “nedret dinselliği” döneminde, nasıl bir dinî gruptan yola çıkarak sosyal hareket olarak başladığı ve daha sonra kült bir istihbarat örgütüne dönüştüğünün sosyolojik zeminini ve teopolitik düşünce haritasını tespit etmek ve sonuçlandırmak, Şerif Mardin’in teorik perspektifinin katkısıyla sahada mümkün olmuştur. Gerek Rudolf Steiner’in ezoterik öğretisini gerek Şemsettin Günaltay’ın fikirlerini kendi ma
Tükendi
Gelince Haber Ver15 Temmuz gecesi sokaklarda direnişi yaşayan ve gazi unvanı alan bir sosyal bilimci olarak 1990’lı yıllardan beri gözlemlediğimiz Gülen hareketinin, son yüzyılın “nedret dinselliği” döneminde, nasıl bir dinî gruptan yola çıkarak sosyal hareket olarak başladığı ve daha sonra kült bir istihbarat örgütüne dönüştüğünün sosyolojik zeminini ve teopolitik düşünce haritasını tespit etmek ve sonuçlandırmak, Şerif Mardin’in teorik perspektifinin katkısıyla sahada mümkün olmuştur. Gerek Rudolf Steiner’in ezoterik öğretisini gerek Şemsettin Günaltay’ın fikirlerini kendi malı gibi kullanan Fethullah Gülen’i günümüzde Moon Kilisesiyle, tarihi ve askeri güç boyutuyla bin yıl önceki Selçuklu Devleti’ne karşı tedhiş hareketlerinde bulunan Haşhaşi örgütüyle mukayese etmek gittikçe yerine oturan bir benzetme olmuştur. 15 Temmuz’u hazırlayan ve meydana getiren koşulları, olayları, aktörleri bilmek ve olayların nasıl cereyan ettiğini anlamak için olguların tarihini bazen binlerce, bazen yüzlerce yıl geriye doğru takip edebilmek bazen de dijitalleşerek, yaşadığımız yıllara sari kılmak gerekmektedir. Sosyal bilimlerin bu momentumdaki görevini ne kadar yapabildiğini gelecekteki sosyal bilimci kuşakların takdir edeceğini ummaktayız.