Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde filizlenmeye başlayan Türkiye-ABD ilişkileri NATO ile beraber dönüşüp Kore Savaşı’nda Mehmetçiğin yazdığı destanla gelişerek Türk-Amerikan ittifakına; sadece askeri alanda değil, eğitim başta olmak üzere, yönetim, bankacılık, üniversiteler, teknik ve idari uzmanlar vb. derin ilişkiler ağına dönüşmüştür.
1820’den günümüze Evanjelist misyonerlerin Türkiye’deki faaliyetleri anlaşılmadan, Evanjelist Rearmament/Manevi Cihazlanma Cemiyeti* üzerinden tohumları ekilen cemaat-tarikat ilişkileri araştırılmadan Yeşil Kuşak projesi bunun bir uzantısıdır, FETÖ ve benzeri yapılanmalar bunun ürünüdür, Amerikan Barış Gönüllüleri’nin ülkemizdeki faaliyetleri ve sonraki siyasi, toplumsal, askeri gelişm
Tükendi
Gelince Haber VerOsmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde filizlenmeye başlayan Türkiye-ABD ilişkileri NATO ile beraber dönüşüp Kore Savaşı’nda Mehmetçiğin yazdığı destanla gelişerek Türk-Amerikan ittifakına; sadece askeri alanda değil, eğitim başta olmak üzere, yönetim, bankacılık, üniversiteler, teknik ve idari uzmanlar vb. derin ilişkiler ağına dönüşmüştür.
1820’den günümüze Evanjelist misyonerlerin Türkiye’deki faaliyetleri anlaşılmadan, Evanjelist Rearmament/Manevi Cihazlanma Cemiyeti* üzerinden tohumları ekilen cemaat-tarikat ilişkileri araştırılmadan Yeşil Kuşak projesi bunun bir uzantısıdır, FETÖ ve benzeri yapılanmalar bunun ürünüdür, Amerikan Barış Gönüllüleri’nin ülkemizdeki faaliyetleri ve sonraki siyasi, toplumsal, askeri gelişmelerin sebep-sonuç ilişkileri analiz edilmeden PKK ve terör de bunun içindedir, 1978 Washington Mutabakatı, 12 Eylül 1980 Kenan Evren darbesi ve 24 Ocak 1980 kararları sonrasında Türkiye’deki *Sivil Toplum Kuruluşları NGO vakıflar sarmalındaki Sivil Örümceğin Ağı ile gelişen seküler-dini-etnik istikrarsızlığın sebep-sonuç ilişkileri çözümlenmeden bunların hepsi Türk milletinde beka tartışmasını gündeme getirmiştir) Türk Amerikan ilişkileri sağlam bir zemine oturtulamaz.
Hadisenin ABD tarafından bakıldığında ise Amerika’nın Türkiye’ye yönelik Yumuşak Güç Seferberliği dini ve seküler veya yönetim dışı ya da yönetim içi kurumları ile karşılaşıyoruz. Bu politika ise doğrudan ABD’nin Belirlenmiş Kader politikası ile örtüşen teolojik kökenli bir reel-politik.
Belirlenmiş Kader, ABD’nin ekonomik-siyasi-dini formatlı varoluş politikasının temelidir. Nihai gaye Eski Kudüsün Tanrı İmparatorluğu kuruluncaya kadar *Yeni Kudüs* misyonunu sürdürmektir. Bu politikanın sınırları bütün dünyadır. Bu sebeple teleokratik olup Tevrat-İncil-
Kabala irrasyonalizmi ile reel politiktir.
Bunlar ve benzeri ütopik teleokratilerde nihayetinde apokaliptik cennet ve Tarihin Sonu gayesi vardır.
Tüm bu tespitler ışığında elinizdeki kitap Türkiye’nin bu açmazdaki biçilmiş rolünden kurtuluş reçetesinin ne olması gerektiğine dair analitik bir çözümlemedir.