Ali Şeriati, 20 yüzyılda İslam coğrafyasının yetiştirdiği en önemli İslam aydınlarından biridir. O, Cemaleddin Afgani ve Muhammed Abduh’la başlayan İslami uyanışın mirasına sahip çıkan ve İslami uyanışa entelektüel ve devrimci bir dil kazandıran kişiydi. Bir taraftan geleneksel, donmuş hareketsiz din anlayışıyla, diğer yönden Batı modernizminin İslam dünyasındaki yansımasıyla mücadele ediyordu. Bu anlamda hem gelenekçiler hem de Batıcı aydınlar tarafından hedef seçilmiştir.
Hayatı boyunca hem bu kesimlerle mücadele etmiş hem de tevhidi alt yapı olarak kabul eden yeni bir ideolojik söylem oluşturmaya çalışmıştır. Şeriati’yi diğer düşünürlerden ayıran hem İslam hem de Batı düşünsel birikimini iyi bilmesidir. Bu yüzden tıpkı Muhamme
Tükendi
Gelince Haber VerAli Şeriati, 20 yüzyılda İslam coğrafyasının yetiştirdiği en önemli İslam aydınlarından biridir. O, Cemaleddin Afgani ve Muhammed Abduh’la başlayan İslami uyanışın mirasına sahip çıkan ve İslami uyanışa entelektüel ve devrimci bir dil kazandıran kişiydi. Bir taraftan geleneksel, donmuş hareketsiz din anlayışıyla, diğer yönden Batı modernizminin İslam dünyasındaki yansımasıyla mücadele ediyordu. Bu anlamda hem gelenekçiler hem de Batıcı aydınlar tarafından hedef seçilmiştir.
Hayatı boyunca hem bu kesimlerle mücadele etmiş hem de tevhidi alt yapı olarak kabul eden yeni bir ideolojik söylem oluşturmaya çalışmıştır. Şeriati’yi diğer düşünürlerden ayıran hem İslam hem de Batı düşünsel birikimini iyi bilmesidir. Bu yüzden tıpkı Muhammed İkbal gibi her iki anlayışı da derinlemesine değerlendirmekte ve yararlanmaktadır. Özellikle Hüseyniye-yi İrşad’da verdiği dersler ile üniversite öğrencileri ve aydınlar arasında büyük bir etki bırakmıştır. Tevhidi alt yapı kabul ederek inşa etmeye çalıştığı İslambilim, burada verdiği derslerin sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
Şeriati hem geleneksel düşünceye, hem Batı düşüncesine yönelttiği eleştirilerle, hem de “Öze dönüş” ve “İslambilim” projesiyle yüzyılımızın dikkatle okunması ve incelenmesi gereken önemli bir İslam düşünürüdür.
Şeriati düşüncesini incelemeye bir katkı olarak düşünülen bu mütevazi eserde,ilke olarak birincil kaynaklardan yararlanma yoluna gidilmiştir. Şüphesiz en doğrusunu bilen Allah’tır.