Osmanlı devletinin son dönemlerinde Bağdat müftüsü olan Âlûsî (ö. 1270/1854) dil, edebiyat ve tefsir alanlarında yaptığı çalışmalarla, özellikle hacimli tefsiriyle adından çokça söz ettirmiş bir Osmanlı âlimidir. Osmanlı devletine müftülük yaptığı yıllarda yazdığı tefsirinde, başta Zemahşerî’nin (v. 538/1143) el-Keşşâf’ı olmak üzere birçok tefsir ve onların hâşiyelerinden yararlanmıştır. Bunun yanında Âlûsî, Beyzâvî ve hâşiyelerinden de önemli ölçüde istifade etmiştir. Âlûsî’nin, özellikle Hafâcî’nin
Tükendi
Gelince Haber VerOsmanlı devletinin son dönemlerinde Bağdat müftüsü olan Âlûsî (ö. 1270/1854) dil, edebiyat ve tefsir alanlarında yaptığı çalışmalarla, özellikle hacimli tefsiriyle adından çokça söz ettirmiş bir Osmanlı âlimidir. Osmanlı devletine müftülük yaptığı yıllarda yazdığı tefsirinde, başta Zemahşerî’nin (v. 538/1143) el-Keşşâf’ı olmak üzere birçok tefsir ve onların hâşiyelerinden yararlanmıştır. Bunun yanında Âlûsî, Beyzâvî ve hâşiyelerinden de önemli ölçüde istifade etmiştir. Âlûsî’nin, özellikle Hafâcî’nin (ö. 1069/1659) Hâşiyetü’ş-Şihâb’ını temel aldığını söylemek mümkündür.
Sonuç itibariyle Âlûsî tefsiri, geçmiş klasik tefsirlerin mukâyeseli tahlilidir. Dolayısıyla Âlûsî tefsirini okumak bir anlamda geçmişte yazılan tüm tefsirlerin muhtevâsını okumak gibidir. Bu nedenle Âlûsî tefsirini anlamak, geçmişte kaleme alınan tefsir kaynaklarındaki tartışmalardan haberdar olmayı gerektirmektedir. Zira Âlûsî, bazen bu tartışmaları özetleyip kendi fikrini ortaya koymakla yetinirken, bazen sadece işaret etmekle yetinir ve ilgili tartışmayı geçmişteki tefsir literatürüne havale eder. İşte bu nedenle eserin Türkçe’ye kazandırılması oldukça büyük bir çaba gerektirmiştir. Okuyucunun daha iyi anlayabilmesi için eserin lafzî tercümesinden ziyâde mâna tercümesi öncelenmiştir. Ayrıca konuların anlaşılması için gerektiği yerde köşeli parantezler yoluyla izahlar getirilmiştir. Böylece sadece tercüme yapılmamış, Âlûsî tefsirinin âdeta Türkçe hâşiyesi yapılmış gibidir.