“Âlem nedir diye kendi kendime sordum, derinden gelen bir ses kahkahalarla güldü, acaba bu bir cevap mıydı?”
II. Meşrutiyet devrinin en ilginç fikir ve sanat adamlarından olan Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmi’nin kaleme aldığı A’mak-ı Hayal, Türk edebiyatının uzun serüveni içerisinde kaleme almış en özgün çalışmalardan biridir. Materyalist öğretinin hüküm sürdüğü bir çağda vicdanı ile aklı arasındaki çelişkilerin iç sıkıntısını yaşayan Râci’nin hayatı Aynalı Baba adındaki tuhaf görünümlü bir bilgeyle ka
Tükendi
Gelince Haber Ver“Âlem nedir diye kendi kendime sordum, derinden gelen bir ses kahkahalarla güldü, acaba bu bir cevap mıydı?”
II. Meşrutiyet devrinin en ilginç fikir ve sanat adamlarından olan Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmi’nin kaleme aldığı A’mak-ı Hayal, Türk edebiyatının uzun serüveni içerisinde kaleme almış en özgün çalışmalardan biridir. Materyalist öğretinin hüküm sürdüğü bir çağda vicdanı ile aklı arasındaki çelişkilerin iç sıkıntısını yaşayan Râci’nin hayatı Aynalı Baba adındaki tuhaf görünümlü bir bilgeyle karşılaştıktan sonra altüst olur. Önünde hayalin derinliklerine doğru uzanan geniş bir yol açılan Râci, bu yolda sayısız maceralara girişir, nice badireler atlatır. Aynalı Baba’nın rehberliğinde çıktığı bu yolculukta hem kendisine hem de evrene dair hakikatleri anlamaya çalışır. İnsanın nihayetinde kendisini anlamasını sağlayan bu yol uzun ve çetrefillidir. Râci bu yolda karşısına çıkan engeller, tuzaklar ve ayartmalarla başa çıkabilecek midir? Şüpheleri giderilecek, vicdanı tatmin olacak mıdır?
Bir bakıma nefis terbiyesi sürecinin ve hakikat arayışının masalsı bir anlatımını sunan A’mak-ı Hayal gerek devrinin sorunlarına tasavvufî öğreti ışığında çözümler araması gerekse bu arayışın öyküsünü mesnevilerin, efsanelerin, menkıbelerin roman formatına taşınmış zengin dünyası içinde aktarması bakımından Türk edebiyatının ilgi çekici çalışmaları arasındaki yerini korumayı sürdürür. Bütün bu yönleriyle A’mak-ı Hayal Türk edebiyatının klasikleri arasındaki yer almayı hak etmektedir.