1998’in yağmurlu bir haziran gününde, tam on dört senedir çocuk hasreti çeken bir ailenin ilk ve özlenen çocuğu olarak dünyaya gelmişim. Bu büyük özlemle “Murat” vermişler adımı. Hatırladığım kadarıyla tabiatın, beşeriyetin ahengini arayan, yaşıtlarından farklı ilgi alanları olan bir çocuktum. İlkokula başladığımda yazmaktan nefret eder, okumayı daha çok tercih ederdim. Sonra büyümeye, hayatın şifrelerini çözmeye başladım. İlk şiirimi ortaokulda yazdım. O günden beri de kimseye açamadığım sırlarımı şiirle kâğıda dökmeye başladım. Beni ancak anlamak için çaba sarf edecek olanlar anlasın is
Tükendi
Gelince Haber Ver1998’in yağmurlu bir haziran gününde, tam on dört senedir çocuk hasreti çeken bir ailenin ilk ve özlenen çocuğu olarak dünyaya gelmişim. Bu büyük özlemle “Murat” vermişler adımı. Hatırladığım kadarıyla tabiatın, beşeriyetin ahengini arayan, yaşıtlarından farklı ilgi alanları olan bir çocuktum. İlkokula başladığımda yazmaktan nefret eder, okumayı daha çok tercih ederdim. Sonra büyümeye, hayatın şifrelerini çözmeye başladım. İlk şiirimi ortaokulda yazdım. O günden beri de kimseye açamadığım sırlarımı şiirle kâğıda dökmeye başladım. Beni ancak anlamak için çaba sarf edecek olanlar anlasın istedim. Yazmak tam anlamıyla bir iptilâya dönüşmüştü artık benim için. İçimde dindiremediğim bir hasretle, hayalimde gitmekle bitiremediğim bir gurbetle, beni etkileyen ne olduysa şiire dökmeye çalıştım. Bir gün, geriye dönüp baktığımda, biriktirdiğim onca şiirin aslında hayat hikâyem haline geldiğini, bazen içimi aydınlatan bir umutla, bazen kapkara bir yeisle, kimi zaman öfkeyle, hayranlıkla, tutkuyla, aşkla içimde nasıl hikayecikler oluşturduğunu fark ettim. Aslında ben kendimi yazmışım. İşte Ankara’da Gemiler budur. Yalnızca benden ibarettir.
2017 yılında Ankara’da Gemiler şiirini yazdığımda, Ankara’da deniz olmayışı ve bir gemi imgesi çok hoşuma gitmiş, sanatsal olarak inanılmaz bir doyum noktasına ulaştırmıştı beni. Bir zamanlar “Bir sevda isterim ki denize kıyısı olsun” derken, kaderimin beni tam anlamıyla Ankara’ya hapsedecek şekilde tecelli etmesi epey dokunaklı gelmişti. Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti’nin en köklü sanat kurumu olan Ankara Devlet Konservatuvarı’nda eğitim gören ve hayatını sanatı anlamak için adamaya namzet bir sanatçı adayı olarak, Ankara’ya o geminin nasıl gelebileceğini daha iyi anlıyorum. Bu kitapla çıkacağımız yolculukta; her şiirde küçük bir hikâye olduğunu unutmamanızı tavsiye ediyor, kendinizden bir şeyler bulmanızı temenni ediyor, keyif dolu bir deneyim diliyorum.
Nicedir tat alamam, kardeşlerden, anadan,
İçimde ayrı düştüm; sevgiliden, sıladan,
Bu gemi hayaldendir, yükü de hep mânâdan,
Yükle yükle dolmuyor, Ankara’da gemiler…
Murat HALİLOĞLU