Arap Edebiyatında bir yandan geleneksel bir yandan da daha sonraki yüzyıllarda asrın ruhuna bağlı olarak icad edilmiş şiir türleri vardır. Medih, hiciv, mersiye, gazel, fahr vb. konular bu şiir türlerinden geleneksel olanlarının örnekleri iken daha sonraki dönemlerde ortaya konulan el-Medâihu’n-nebeviyye, el-Bedî’iyyât, Zühd, tasavvufî şiirler vb. muhdes dönem dediğimiz Abbasiler döneminden itibaren ortaya konan yeni türlerin örnekleri arasındadır.
Her ne kadar bu türlerin kökleri Abbasiler döneminden önceki dönemlerde mevcut olan şiir türlerine bağlı olsa da, Abbasiler dönemi ile birlikte bu türler bağıms
Tükendi
Gelince Haber VerArap Edebiyatında bir yandan geleneksel bir yandan da daha sonraki yüzyıllarda asrın ruhuna bağlı olarak icad edilmiş şiir türleri vardır. Medih, hiciv, mersiye, gazel, fahr vb. konular bu şiir türlerinden geleneksel olanlarının örnekleri iken daha sonraki dönemlerde ortaya konulan el-Medâihu’n-nebeviyye, el-Bedî’iyyât, Zühd, tasavvufî şiirler vb. muhdes dönem dediğimiz Abbasiler döneminden itibaren ortaya konan yeni türlerin örnekleri arasındadır.
Her ne kadar bu türlerin kökleri Abbasiler döneminden önceki dönemlerde mevcut olan şiir türlerine bağlı olsa da, Abbasiler dönemi ile birlikte bu türler bağımsız bir tür halini almış olup bağımsız bir şiir türü olarak varlığını ve gelişmesini sürdürmüştür. Bu yeni türler arasında, insanın Rabbine olan yakarışını manzum bir şekilde dile getirdiği ve adına münacat dediğimiz bir şiir türü daha vardır. Münâcât türü şiirlerin tarihini Sadru’l-İslam dönemi dediğimiz Hz. Peygamber ve dört halife dönemine kadar indirgemek mümkün olmakla birlikte, bu çalışmada konu olarak seçtiğimiz Esmâ-i hüsnâ ile manzum münacat tarzı daha sonraki dönemlere dayanmaktadır.
Esmâ-i Hüsnâ ile münâcât bütün dini mahfillerde mensur olarak yaygındır. Ancak manzum olarak münacat ayrı bir özellik arzeder. Abdulkâdir-i Geylânî (öl. 561/1166), Şemsuddîn ed-Dimyâtî (öl. 921/1515), Abdulganî en-Nâblusî (öl. 1143/1731), Mustafa el-Bekrî es-Sıddîkî (öl. 1162/1749), Ahmed ed-Derdîr (öl. 1201/1786), Muhammed b. Budeyr (öl. 1220/1805), eş-Şeyh Ahmed Ebû Hureybe (öl. 1268/1852), Muhammed Osman el-Mîrganî (öl. 1268/1852) ve Ebu’l-Hudâ es-Sayyâdî (öl. 1328/1909) gibi mutasavvıf ve şairlerce geliştirilen Esmâ-i hüsnâ ile münâcât tarzının tahminen V/XI. Yüzyılda Ebû İmrân el-Fâsî (öl. 430/1039) ile başladığını söyleyebiliriz.
Bu çalışmada dergahlarda, dini mahfillerde, meclislerde, dua edilmesi ve Allah’ın isimleri anılarak yakarışta bulunulması gereken yerlerde yapılan mensur dua, yakarış, tevessül, münâcât vb. konular değil, Allah’a O’nun Esmâ-i hüsnâsını anarak manzum bir şekilde yakarışı konu alan kasideler ele alınmış, kasideler tertip edilirken nazmedenlerinin vefat yılları göz önüne alınmış, iki bölümden oluşturulan çalışmanın birinci bölümünde Esmâ-i hüsnâ’nın tanımı, edebiyatta Esmâ-i hüsnâ’nın yeri ve Esmâ-i hüsnâ anılarak nazmedilmiş münâcât şiirlerinin şekil ve üslup özellikleri hakkında bilgi verilmiş, ikinci bölümde ise konu ile ilgili olarak 14 mutasavvıf/şair tarafından nazmedilmiş 14 Esmâ-i hüsnâ ile manzum münâcât şiirinin Arapça metin ve Türkçe çevirileri sunulmuştur.