Süheyla Karaca Hanönü, ‘Karaca Gözü’nden sonra bu kez ‘Ardıç Kuşu’ndaki samimi, sıcak, cümbüşlü, gerçekçi, zaman zaman gerçeküstü, damakta şiirsel tat, kalpte sızı, gönülde melâl izleri bırakan öyküleriyle çıkıyor okur karşısına. Karaca’nın öyküleri hem gelenekten besleniyor hem de modern yaşamın en görünür, güncel yanlarını konu ediniyor. Dili, özellikle sözlüğü, kelime dağarı, benzetmeleri ve kullandığı anlatım imkânlarıyla dikkati çekiyor. Modern öykü dağarımıza kıymetli parçalar ekliyor.
Tükendi
Gelince Haber VerSüheyla Karaca Hanönü, ‘Karaca Gözü’nden sonra bu kez ‘Ardıç Kuşu’ndaki samimi, sıcak, cümbüşlü, gerçekçi, zaman zaman gerçeküstü, damakta şiirsel tat, kalpte sızı, gönülde melâl izleri bırakan öyküleriyle çıkıyor okur karşısına. Karaca’nın öyküleri hem gelenekten besleniyor hem de modern yaşamın en görünür, güncel yanlarını konu ediniyor. Dili, özellikle sözlüğü, kelime dağarı, benzetmeleri ve kullandığı anlatım imkânlarıyla dikkati çekiyor. Modern öykü dağarımıza kıymetli parçalar ekliyor. “Kısa yazıp yolluyor” gerçekten, “Kaşık Hakkı”nı, “Ayıp Olmasın Diye”, “Ardıç Kuşu”nun kanatlarına takıyor, Kava ile Jako’nun hikâyesinin içinden geçiriyor, “Kuş Kalbi”ne eğilerek soruyor: “Kanadı mı Yok Ebabillerin?” İyi ki soruyor, iyi ki yazıyor Karaca.