Tâhirü’l-Mevlevî, divan edebiyatının son temsilcilerinden biridir. Merhum çok ince ruhlu bir şair, eşsiz bir öğretmendir. Dersi güzel fıkralar ve ince nüktelerle öğrencisine anlatmış, en ağır konuları bile hemen anlattığı esnada öğretmiştir. Tasavvufun en derin konularını açık bir lisan ve güzel bir ifade ile izah etmiştir. Onun doyum olmaz sohbetine katılanlar İslâm tarihi, tasavvuf ve edebiyat tarihi hakkında bilmedikleri birçok şeyi öğrenmiş, vaktin nasıl geçtiğini anlayamamışlardır. Tâhirü’l-Mevlevî, yetmiş beş yıllık hayatının elli yılını araştırma ve incelemeler yaparak, bildiklerini bıkmadan usanmadan ve hiçbir
Tükendi
Gelince Haber VerTâhirü’l-Mevlevî, divan edebiyatının son temsilcilerinden biridir. Merhum çok ince ruhlu bir şair, eşsiz bir öğretmendir. Dersi güzel fıkralar ve ince nüktelerle öğrencisine anlatmış, en ağır konuları bile hemen anlattığı esnada öğretmiştir. Tasavvufun en derin konularını açık bir lisan ve güzel bir ifade ile izah etmiştir. Onun doyum olmaz sohbetine katılanlar İslâm tarihi, tasavvuf ve edebiyat tarihi hakkında bilmedikleri birçok şeyi öğrenmiş, vaktin nasıl geçtiğini anlayamamışlardır. Tâhirü’l-Mevlevî, yetmiş beş yıllık hayatının elli yılını araştırma ve incelemeler yaparak, bildiklerini bıkmadan usanmadan ve hiçbir maddî menfaat gözetmeden öğretmekle geçirerek, memleket ilim ve irfanına çok büyük hizmetlerde bulunmuştur. O hiçbir zaman bildiklerini öğretmekten çekinmemiş; bunu millî ve dinî bir vazife kabul etmiştir. Ona göre “Öğretmek, ilmin zekâtıdır.” Her biri büyük emek ve uzun bir sabır ile meydana gelen eserleri arasında yer alan Aruz-Kafiye-Nazım Türleri ve Nazım Şekilleri yazarın Darüşşafaka’da verdiği derslerden meydana gelen bir eserdir. İlk 1329/1911’de yayımlanan eser, Tâhirü’l-Mevlevî’ye has anlatımla bilgi yanında edebiyat tarihine malolmuş nükte ve fıkralarla bir zamanlar şahsıyla verdiği dersleri şimdi de bu eseriyle vermektedir. Onun bu kitapta yer alan derslerindeki nüktelerinden birini paylaşmak isteriz:
“Selâmî ve Kelâmî nâmında iki şâir-i birâder varmış ki her gün vaktin vezirinin güzergâhına durup birer medhiye takdîm eder ve bir miktar câize alırlarmış. Haftalar, aylar geçtiği hâlde şâir kardeşler mu‘tâdı bozmamış, vezîrin ise sabır ve tahammülü tükenmiş. Bir gün yine bir kasîde sundukları esnâda vezîr de onlara “İki şey harâmî kılıcından beterdir. Biri Selâmî’nin kelâmı, dîgeri Kelâmî’nin selâmıdır.”
Bu kitap hem güzel bir ders örneği hem de edebiyat eğitimine dair bilgileri nükteler eşliğinde sunmaktadır.