“Seyhan” diye mırıldanıyor, sanki dokunsan ağlayacak gibi sesi titriyordu.
Seyhan bu sese gözleri kapalı kulak kesilmiş; “Ferit, Ferit” diye fısıldar gibi mırıldanıyordu.
Gece saat dört olmuş, karı koca hamamda yıkanmış gibi eski şilte yatağın içinde ter içinde bir birlerine fısıltılar ile sesleniyor, birbirlerine sadece isimlerini söylüyorlardı.
Havanın aydınlanmasına yarım saatten az bir süre kalmıştı. İkisi de yatağın içinde yeşil basma sarılı yorganın altında, kıpkırmızı bir elma gibi olmuşlardı.
Camiden gelen ezan sesi belli belirsiz duyulsa da takırtı sesleri sabaha kadar sürmüştü.
Ahırın duvarı
Tükendi
Gelince Haber Ver“Seyhan” diye mırıldanıyor, sanki dokunsan ağlayacak gibi sesi titriyordu.
Seyhan bu sese gözleri kapalı kulak kesilmiş; “Ferit, Ferit” diye fısıldar gibi mırıldanıyordu.
Gece saat dört olmuş, karı koca hamamda yıkanmış gibi eski şilte yatağın içinde ter içinde bir birlerine fısıltılar ile sesleniyor, birbirlerine sadece isimlerini söylüyorlardı.
Havanın aydınlanmasına yarım saatten az bir süre kalmıştı. İkisi de yatağın içinde yeşil basma sarılı yorganın altında, kıpkırmızı bir elma gibi olmuşlardı.
Camiden gelen ezan sesi belli belirsiz duyulsa da takırtı sesleri sabaha kadar sürmüştü.
Ahırın duvarına, kendir iple asılı süt bakracı, dışarda ağaçları deviren fırtına.
Ah şu yüz yıllık yapılar...