“...[S]anatın topyekûn piyasaya teslim olduğunu, hiçleştiğini, tüm gücünü yitirdiğini iddia etmiyoruz. Aksine, ‘Başka bir dünya mümkün mü?’ sorusundan yola çıkarak, ‘Başka bir sanat mümkün mü?’ sorusunu sormanın bir zorunluluk hâlini almış olduğu bilinciyle hareket ediyoruz. Çünkü her şeyin sanat, herkesin sanatçı kabul edildiği günümüzde sanat alanının giderek silikleştiğini görüyoruz. Mevcut dünya ve kapitalist üretim biçimi bir bunalım içerisindedir. Bu bunalım hayatın her alanında kendini hissettirirken, sanatın tüm dallarında ciddi bir dizi krizin
Tükendi
Gelince Haber Ver“...[S]anatın topyekûn piyasaya teslim olduğunu, hiçleştiğini, tüm gücünü yitirdiğini iddia etmiyoruz. Aksine, ‘Başka bir dünya mümkün mü?’ sorusundan yola çıkarak, ‘Başka bir sanat mümkün mü?’ sorusunu sormanın bir zorunluluk hâlini almış olduğu bilinciyle hareket ediyoruz. Çünkü her şeyin sanat, herkesin sanatçı kabul edildiği günümüzde sanat alanının giderek silikleştiğini görüyoruz. Mevcut dünya ve kapitalist üretim biçimi bir bunalım içerisindedir. Bu bunalım hayatın her alanında kendini hissettirirken, sanatın tüm dallarında ciddi bir dizi krizin belirginleşmesi, bu krizlerden çıkış yollarının aranmasına yol açıyor. Nitekim elinizdeki kitabın merkeze koyduğu günümüzün sanat tartışmaları da buna işaret etmektedir. Biz de sanattan hayata, ‘başka bir dünya ihtimali’ içerisinde tüm bu alanların tekrar tartışılmaya açılması gerektiğini düşünüyor, sanatın hâlâ bir gücünün olup olmadığının tartışılması gerektiğini düşünüyoruz. Bunun için kendi üretim alanımızda tartıştığımız bazı soruları yaygınlaştırmak, tekrar gündeme getirmek istedik.
Bugün kapitalist üretim ilişkileri içerisindeki sanat ve sanatçı bu ilişkilerden muaf mıdır? Üretilen her sanat eseri meta mıdır? Sanatın özerkliği neoliberalizm koşullarında mümkün müdür? Avangard sanat postmodernizm koşullarında varlığını sürdürebilir mi? Herkesin sanatçı olduğunun öne sürüldüğü bir dönemde sanat demokratikleşmiş midir? Yoksa avangard sanatın, hayatın sanat, sanatın hayat olduğu, herkesin sanatçı olabileceği toplum hayali, bugün piyasanın çağdaş sanat stratejisine mi dönüşmüştür? Sanatın bu kadar demokratikleştiği, herkesleştiği söylenen bir dönemde neden hâlâ sanat kavramına ihtiyaç duyuyoruz? Sanatın ve yaratıcılığın kökleri nelerdir? Sadece yetenekli insanlar mı sanatçı olabilir? Bu gibi soruların önemini daima hatırlamanın ve hatırlatmanın bir zorunluluk olduğuna dair inancımız, bu çalışmayı doğurmuştur...”