“Uygarlık, yarattığı sorunları çözecek (maddi ve sembolik) kaynaklara sahip olmayı bıraktığında krize girer. -Coğrafi ve kültürel anlamda- birbirinden çok uzakta olan hareketlerin insanlığın yeni bir dünyanın eşiğinde olduğuna dair bir enerji yansıtması da bundandır. Öcalan’ın hem Marksizm hem de Marx eleştirisinde kendi kuşağımızın diğer militanlarından çok daha ileri gittiğine inanıyorum. Kendisi Marx’ın çalışmasının pozitivist ve ekonomik belirlenimci bir türün “‘aydınlanmış’ bir sapmasına” yardımcı olduğunu, bunun da özgürlüğe ve demokratik bir topluma yönelik yüz elli yıllık m
Tükendi
Gelince Haber Ver“Uygarlık, yarattığı sorunları çözecek (maddi ve sembolik) kaynaklara sahip olmayı bıraktığında krize girer. -Coğrafi ve kültürel anlamda- birbirinden çok uzakta olan hareketlerin insanlığın yeni bir dünyanın eşiğinde olduğuna dair bir enerji yansıtması da bundandır. Öcalan’ın hem Marksizm hem de Marx eleştirisinde kendi kuşağımızın diğer militanlarından çok daha ileri gittiğine inanıyorum. Kendisi Marx’ın çalışmasının pozitivist ve ekonomik belirlenimci bir türün “‘aydınlanmış’ bir sapmasına” yardımcı olduğunu, bunun da özgürlüğe ve demokratik bir topluma yönelik yüz elli yıllık mücadelelerin başarısızlığından ötürü suçladığı vizyonla alakalı olduğunu yazarken, sadece analizinde haklı olmakla kalmayıp, doğru olduğunu düşündüğü şey hariç hiçbir yerde fasıla vermeyen özgür bir ruhu da gözler önüne serer. Bu şekilde o, Sovyet bürokrasisiyle hararetli bir tartışmaya girerken bunun sonuçlarını ve Sovyetler Birliği ile olan ilişkiler için ifade ettiği anlam üzerine düşünmeyen Che Guevara’nın isyancı ruhunu da sağaltmaktadır. Öcalan ayrıca Zapatistaların yeni dünya inşasına dair incelemelerine isyancı ve inatçı bir biçimde odaklanan Subcomandante Moisés’i, reformcu ve ilerlemeci solculara en ufak bir imtiyaz vermeyen Subcomandante Marcos’u hatırlatmaktadır. Öcalan bu şekilde 1960 kuşağına pragmatizm sunağında egemen sistemle uzlaşarak isyankâr haysiyet açısından neler kaybettiğimize doğrudan bakabilmemiz için bir ayna tutmaktadır. Nasıl ki hapis bir teslim olma nedeni değilse yenilgi de yoldan çıkmayı meşrulaştırmaz. İmralı’da hapsedilmişken bile doğru yoldan şaşmadan bir dönüş yapabilen Öcalan’ın düşünce ve dirayeti ile girilen bu diyalog, dünyayı değiştirmeye halen kararlı olanlarımız için bir örnektir. Öcalan bize önce kendimizi değiştirmeksizin dünyayı değiştirmenin imkânsız olduğunu, çünkü değişimin de tıpkı hareket gibi hem tekil hem de çoklu olduğunu ve buna dahil olmama lüksümüzün olmadığını hatırlatmaktadır.”