“Hepimiz özgür iradeleri ve bağımsız benlikleri olan bireyleriz.” Bu, öylesine yaygın ve derinden bağlı olduğumuz bir düşüncedir ki tersini hayal etmek bile zordur. Ama Bruce Hood bu kitabında, başta sinirbilim ve davranış bilim olmak üzere pek çok disiplinden damıttığı son derece çarpıcı bilimsel bulgularla tersini iddia ediyor: Benliğimiz ve özgür irademiz birer yanılsamadan ibarettir. Benlik dediğimiz şey düşünce, duygu ve anı gibi zihinsel çıktılardan oluşan bir “demet”, yazılması hayat boyu süren bir öykü, çok sayıda melodiden oluşan bir senfoni, yaşamak için inşa ettiğimiz bir dış dünya modeli, zihinsel b
Tükendi
Gelince Haber Ver“Hepimiz özgür iradeleri ve bağımsız benlikleri olan bireyleriz.” Bu, öylesine yaygın ve derinden bağlı olduğumuz bir düşüncedir ki tersini hayal etmek bile zordur. Ama Bruce Hood bu kitabında, başta sinirbilim ve davranış bilim olmak üzere pek çok disiplinden damıttığı son derece çarpıcı bilimsel bulgularla tersini iddia ediyor: Benliğimiz ve özgür irademiz birer yanılsamadan ibarettir. Benlik dediğimiz şey düşünce, duygu ve anı gibi zihinsel çıktılardan oluşan bir “demet”, yazılması hayat boyu süren bir öykü, çok sayıda melodiden oluşan bir senfoni, yaşamak için inşa ettiğimiz bir dış dünya modeli, zihinsel bir Matrix olarak yararlı ve kaçınılmaz bir yanılsamadır. Yazar yalnızca “Bizler beyinlerimiziz” diyerek basit bir indirgemecilik yapmak yerine; benlik yanılsamasının beyinde nasıl üretildiğini, bireyin gelişimindeki önemli aşamalarla olan ilişkisini, “Ayna Benlik” kuramıyla ifade edilen, bireyin onu kuşatan koşulların ve insanların bir yansıması olduğu düşüncesini, benlik üretimimizde toplumun nasıl başat bir rolü olduğunu ayrıntılı bir şekilde irdeliyor. Hood böylece ilk tohumlarını Buda’nın attığı benliğin “Demet Kuramı”na, toplumsal etkileşimlerin benlik kurgumuz üzerindeki büyük etkisini son derece sarsıcı örneklerle gözler önüne sererek sosyal bir boyut katıyor: Bizler “diğerleri”nin “sosyal beynimiz” üzerine yazdığı bir oyunun sahte yazarlarıyız. Hood ayrıca, internetin, özellikle Facebook ve Twitter başta olmak üzere sosyal ağların toplumsal etkileşim biçimlerimizi ve benlik algımızı nasıl değiştirdiğini inceleyerek, insanlığın benlik üretme tarihinin önemli bir kavşağında bulunduğumuzu da vurguluyor