Nesnesini sarmalayan kavramlar gibi adının hakkını veren “tuhaf” bir metin.
“Gerçeğin canı cehenneme” der gibi gözünü gündüz düşlerine diken Bento’nun tuhaf hikâyesini okurken, “Dur hayat, dur içimde; bulandırma aklımı” diye mırıldanırken bulacaksınız kendinizi.
Kendinizi bazen uğuldayan bir ormanda, bazen hevesle çınlayan bir yuvada, bazen aşka ve dostluğa meyleden içten bir sohbette, bazen de şehrin girdabından kendi ormanınıza çekilip sürükleniyor hissedeceksiniz. Tıpkı yaşam gibi devinen, kıyısını sırtı
Tükendi
Gelince Haber VerNesnesini sarmalayan kavramlar gibi adının hakkını veren “tuhaf” bir metin.
“Gerçeğin canı cehenneme” der gibi gözünü gündüz düşlerine diken Bento’nun tuhaf hikâyesini okurken, “Dur hayat, dur içimde; bulandırma aklımı” diye mırıldanırken bulacaksınız kendinizi.
Kendinizi bazen uğuldayan bir ormanda, bazen hevesle çınlayan bir yuvada, bazen aşka ve dostluğa meyleden içten bir sohbette, bazen de şehrin girdabından kendi ormanınıza çekilip sürükleniyor hissedeceksiniz. Tıpkı yaşam gibi devinen, kıyısını sırtında taşıyan dereler gibi kıvrılan, durmaya koşanlar için akışı yurtlaştıran, aklımıza bulaşarak ruhumuzu incelten metinleri ve epik meydan okumalardan rezil rüsva oluşlara rağmen sürdürmeyi sürdüren insanlığın ortak hallerini katederek yol alan bir anlatı.
Aynı anda sahnenin dışında ve içinde gezindiğiniz, içkin ve aşkın bir deneyimin kübik şarkısı, şiiri ya da portresi gibi...