Ömer Faruk yine “hamle” yapıyor! İçerisinde yaşadığımız, sürekli kriz üreten “yanlış
toplum”un nasıl bu noktaya evrildiğini anlamaya, bugünün patinaj yapan gerekçelerinde
oyalanmak yerine “Tanrı Devleti” ve “Dünya Devleti”nin arasındaki hem gerilime ve hem
de iş birliğine dikkat çekiyor. Bu “düşman kardeşler”in görünürde çatışmalarına rağmen,
aslında, “öngörülemez ve ele geçirilemez olan”dan söz aldıklarına, hiçbir yasaya bağlı
olmadıklarına ama her söylediklerinin yasa olarak kabul edilmesini dayattıklarına, bunu
sağlamak
Tükendi
Gelince Haber VerÖmer Faruk yine “hamle” yapıyor! İçerisinde yaşadığımız, sürekli kriz üreten “yanlış
toplum”un nasıl bu noktaya evrildiğini anlamaya, bugünün patinaj yapan gerekçelerinde
oyalanmak yerine “Tanrı Devleti” ve “Dünya Devleti”nin arasındaki hem gerilime ve hem
de iş birliğine dikkat çekiyor. Bu “düşman kardeşler”in görünürde çatışmalarına rağmen,
aslında, “öngörülemez ve ele geçirilemez olan”dan söz aldıklarına, hiçbir yasaya bağlı
olmadıklarına ama her söylediklerinin yasa olarak kabul edilmesini dayattıklarına, bunu
sağlamak için de sürekli yeni aşağılama mekanizmaları kurup, çöp ürettiklerine de dikkat
çekiyor.
Hayata İkiz Kuleler’den, tapınaklardan, saraylardan, parlamentolardan, üniversitelerden ya
da kışlalardan değil de; başlangıç ve sona, üretim ve tüketime, temiz ve kirliye, severek
dokunmaya ve iğrenerek atılmaya yakından tanıklık eden vajina, penis ve anüs arasından,
perineden bakmayı öneriyor. Böylece, “aşağılama” ve “çöp”ün bize ait olduğu gerçeğini
kabul edeceğimizi, içerisinde yaşadığımız için bahane de üretemeyeceğimizi belirtiyor.
Çünkü şimdiye kadar kulak verdiğimiz üretim, büyüme, tapınak, duvar, gökdelen, düzenli
ordu içerisinden biçimlenen perspektif bizi “sonsuz kötülük”e ve “son”a taşıyor. Artık
aşağıladıklarımız, tükettiklerimiz ve çöp olarak yaftaladıklarımızı dikkate alarak,
öngörülemeyenden söz ederek, ele geçirilemez bir “sır” edinmeye dikkat ederek düşünce ve
pratik üretmemiz gerektiğinin altını çiziyor.
Kulak verilmesi gereken bir hamle metni…
“Ömer Faruk Bir Aşağılama Aracı Olarak Çöp’te birçok şeyi ifşa ediyor. Açığa çıkarıyor.
Görünür kılıyor. Başka bir öncelikler listesi öneriyor. Kendimize ve dünyaya daha farklı bir bakış geliştirmeye çalışıyor. Yani ifşa ederken aynı zamanda inşa ediyor. Zemini, çerçeveyi
değiştirmeyi deniyor. Elbette her ifşa bir inşa olmayabilir. Ama özellikle bazı toplumlarda
ifşa etmeden inşa da edemezsiniz.”
Besim. F. Dellaloğlu
Ömer Faruk
Adana doğumlu (d. 1954). Öğrenimi ile ilgili olmayan muhtelif işlerde çalıştı. Orhan
Pamuk’un Beyaz Kale adlı romanı için yazdığı eleştiri yazısı ile 1987 yılında Milliyet Sanat
dergisinin düzenlediği Abdi İpekçi Sanat Yarışması/Öykü-Roman Eleştirisi İkincilik
Ödülü’nü aldı. Son uğrak noktası Ayrıntı Yayınları oldu. Kurucusu olduğu bu yayınevinin
genel yayın yönetmenliğini Kasım 1987-Kasım 2008 yılları arasında sürdürdü. Müesses
nizamın sürmesine payandalık eden muhafazakâr değerlere yönelik bir tür entelektüel hamle
aracı olarak tasarladığı “yeraltı edebiyatı” kavramsallaştırılmasını bir diziyle içeriklendirdi
ve önerisinin kabul görmesini zevkle izledi. Bu dizide toplumsalın dayattığı kimliğe karşı
kişinin kendini inşa etme aracı olarak “asi”liğini savunan Jean Genet’nin kitaplarını
yayımladı. [Toplumsalın dayattığı her tür disipline, yerleşik kültürün hayat bulduğu her tür
ahlak kuralına istikrarlı bir biçimde karşı çıkan Jean Genet ıslahevinde büyüdü ve uzun yıllar
hapishanede kaldı. Jean-Paul Sartre’ın Saint Genet-Comédien et Martyr (1952; Aziz Genet-
Oyuncu ve Kurban) adlı kapsamlı çalışmasıyla adını dünyaya duyurdu.] Ardından yazı’nın
disipliner gramerine meydan okuyan Georges Perec’in Kayboluş’unu yayımladı.
Fransızcanın en çok kullanılan sesli harfi olan “e” harfi kullanılmadan kaleme alınan roman
Cemal Yardımcı’nın dahice çevirisiyle, yine, “e” harfi kullanılmadan Türkçeye aktarıldı.
Dünyada üç beş dilde rastlanan bu yaratıcılık şölenine Radikal gazetesi birinci sayfadan,
sürmanşetten, cahilce gerekçelerle, fütursuz bir üslupla saldırdı; saldırı gerekçelerinin
tümünün (= evet, tümünün) “içi boş” çıkmasına rağmen özür dilemedi. Yayıncılıktaki bu ve
benzeri başarıları, 2000 yılında Ayrıntı Yayınları’nın Dünya Kitap dergisi tarafından “Yılın
Yayınevi” seçilmesiyle ödüllendirildi. Yine, 2004 yılında Türkiye Yayıncılar Birliği
“Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü” Ayrıntı Yayınları’nın genel yayın yönetmeni olarak
kendisine verildi. Yirmi yılda beş yüzden fazla kitabın yayımlanmasına, bir milyon kitabın
okurla buluşmasına katkıda bulundu. Bu süreç, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce adlı
ansiklopedik çalışmada Erkal Ünal tarafından şu sözlerle değerlendirildi: “Değerlendirmesi
nereden bakıldığına göre değişir, ama Stalinist sol anlayışa karşı itiraz anlamında
Troçkizmin ötesinde başka bir sol anlayışın yeşertilmesinde ve anarşizmle temas
kurulmasında yayınevinin azımsanmayacak derecede katkısı olmuştur.” Ayrıntı
Yayınları’ndan ayrıldıktan sonra kendi adına söz almaya başladı. Melih Cevdet Anday
anısına düzenlenen “deneme” yarışmasında Yarabıçak adlı kitabı teşekkürle ödüllendirildi.
Yazıları Birikim, Evrensel Kültür, Kızılcık, Milliyet Sanat, Red, Varlık, Birgün, Hürriyet,
Radikal, Taraf gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Bir kızı, Defne Ağacı ve Orman
Kardeşliği (Yapı Kredi Yayınları, 2012) adlı bir çocuk kitabı, editörlüğünü üstlendiği
Deleuze&Guattari perspektifinden felsefe, siyaset ve sanat üzerine kolektif bir çalışma
olarak tasarlanan Dışarıdan Düşünmek (ed: Ömer Faruk, Chiviyazıları, 2016) adlı bir
derlemesi ve Yarabıçak: Banka Soymuş Bir Devrimcinin Samimi İtirafları (İthaki Yayınları,
2014), Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği (Altıkırkbeş Yayın, 2019; ikinci basım
2021), Aşk ve Ereksiyon “Aşk”ı (Altıkırkbeş Yayın, 2019) ve Bir Yaratıcılık İmkânı Olarak
Kaos (Altıkırkbeş Yayın, 2020) adlı deneme kitapları vardır.
Daha etraflı bilgi için bkz:
omer-faruk.com