Sermayedarın olmadığı, toplu iğne bile yapacak kadar sanayileşmenin olmadığı iddia edilen 1930’ların Türkiye’si. Divriği’den çıkan bir müteşebbis, ülkeyi bir uçtan bir uca “Demirağlarla” örmekle kalmayıp, ülkenin ihtiyacı olan uçakları üretiyor, Sahibi olduğu bugünkü Atatürk Havalimanının arazisinde “Gök Okulu” açıp gençleri pilot olarak yetiştiriyor, İstanbul’a ilk boğaz köprüsü projesi yapıp, kaynağını buluyor, Divriği’nin bir maden yatağı olduğunu, yaptırdığı çalışmalarla 14 çeşit madenin çıkarılması için teşebbüslerde bulunuyor.
Yine 1930&rsq
Tükendi
Gelince Haber VerSermayedarın olmadığı, toplu iğne bile yapacak kadar sanayileşmenin olmadığı iddia edilen 1930’ların Türkiye’si. Divriği’den çıkan bir müteşebbis, ülkeyi bir uçtan bir uca “Demirağlarla” örmekle kalmayıp, ülkenin ihtiyacı olan uçakları üretiyor, Sahibi olduğu bugünkü Atatürk Havalimanının arazisinde “Gök Okulu” açıp gençleri pilot olarak yetiştiriyor, İstanbul’a ilk boğaz köprüsü projesi yapıp, kaynağını buluyor, Divriği’nin bir maden yatağı olduğunu, yaptırdığı çalışmalarla 14 çeşit madenin çıkarılması için teşebbüslerde bulunuyor.
Yine 1930’lu yıllarda, ülkenin bu madenleri işletmesi için gerekli enerjinin olmadığının farkına varıp, “Keban Barajı” projesini gündeme getiriyor, kaynağını buluyor, Karabük Demir Çelik fabrikası, TBMM binası, Çimento Fabrikaları, İzmit Kağıt Fabrikası, Bursa Sümerbank Merinos Fabrikasını yapıyor, İlk paraşüt imalatını yapıyor, Çok partili sisteme geçen Türkiye’de ilk muhalefet partisini, Milli Kalkınma Partisi`ni kuruyor, İlk özel radyo istasyonu yatırımını yapıyor, elektrik santrali kurmak istiyor, İstanbul’un en büyük doğum hastanesini yapmak istiyor, Erzincan depreminde devletten önce bölgeye gidip, yaralara merhem olmaya çalışıyor, onlarca hayır yatırımı, okul, çeşme, cami yaptırıyor...
Daha niceleri...
Anadolu’nun bağrından çıkmış bu “Öncü” insan, dönemin “kifayetsiz muhterisleri” tarafından engelleniyor... Hayatını bu millete faydalı olmak için geçirmiş “ilklerin adamı” her engellenişte kendi kendine sormuş: Niçin? Ümitsizliğe düşmeden, her engellenmede yeniden başlamış mücadeleye...
Sonuçta, Türkiye’nin en zengin iş adamı olan Nuri Demirağ ölürken kızına, “Dünyaya otuz yıl geç gelseydim Türkiye’nin kaderi değişirdi” diyecektir. Bu belgesel roman, olmazı olduran bu “öncü adam”ı gençlere tanıtmak ve aslında bu toprakların insanlarının isterlerse neleri başarabilecekleri anlatan bir kitaptır.