“… Elini Ömer’in omzuna koydu. Ona yönelmiş bakışlarından uzak hatıralar süzülüyor, gözlerindeki ıslak ışıltılardan bambaşka rüyalar okunuyordu. Belli ki Ömer’in dik, direngen ve endamlı duruşu, yüreğinde mehterlerin, köslerin gümbür gümbür vurduğu kendi gençliğinin med vaktine alıp götürmüştü onu…”
“…Bir an derin bir düşten uyanır gibi silkindi. Sonra uzun bir ‘Maşallah!’ çekti. Çünkü Mücadele Birliği’ni kurdukları yıllarda o da Ömer’i
Tükendi
Gelince Haber Ver“… Elini Ömer’in omzuna koydu. Ona yönelmiş bakışlarından uzak hatıralar süzülüyor, gözlerindeki ıslak ışıltılardan bambaşka rüyalar okunuyordu. Belli ki Ömer’in dik, direngen ve endamlı duruşu, yüreğinde mehterlerin, köslerin gümbür gümbür vurduğu kendi gençliğinin med vaktine alıp götürmüştü onu…”
“…Bir an derin bir düşten uyanır gibi silkindi. Sonra uzun bir ‘Maşallah!’ çekti. Çünkü Mücadele Birliği’ni kurdukları yıllarda o da Ömer’in yaşlarında fişek gibi bir delikanlıydı ve onun gibi hukuk fakültesi öğrencisiydi…”
“… O yıllara ait hatıralarını çağrıştırmış olmalı ki geçmişin karanlık dehlizlerinde kalmış hayalini görüyordu Ömer’de…”
“… Bak Ömer yavrum, dedi; şu an hayat senin için ışıklı bir yol. Gelecekte hangi dünya görüşüne bağlanırsan bağlan, hangi düşünceye kapılırsan kapıl, gönül tahtının en başına bu mübarek vatanı oturt! Dağını, taşını, dalında öten kuşunu, boy atan ağacını, yerde biten otunu, mabedini, çinisini, böceğini börtüsünü sev ve koru! Geçmişte bu vatan uğruna kan ve gözyaşı dökerek göçüp gitmiş tüm şühedanın hatıralarına bağlı kal. Onların geride bıraktığı yetimleriyle, anasıyla, atasıyla ekmeğini paylaş. Çalış çabala, alın terini ve gözyaşını bu topraklar için akıt. Hep zayıfın ve mazlumun yanında ol! Kula kul olma, haksızlığa boyun eğme! Vicdanına etiket koydurtma! Dilini, dudağını Hakk’ın emrine ver. Bilginle, yiğitliğinle bu vatanın bükülmeyen bileği, mangal gibi yüreği ol! Tamam mı?...”