Elinizde bulundurduğunuz bu kitap, konusunda uzman ve çoğunluğu Aile Hekimliği akademisyenleri tarafından, birinci basamakta kronik yara takip ve tedavisinde yer alan tüm sağlık profesyonellerine yönelik yazılmıştır.
Güncel ve kanıta dayalı bilgiler ışığında yazılan kitabın, kronik yaralardan korunma ve tedavi uygulamalarında bakım hizmeti veren tüm sağlık çalışanları için başucu kaynak kitabı olması dileğiyle...
Hızla yaşlanan dünyamız ve buna karşılık artan kronik hastalıklar ek tıbbi sorunları da beraberinde getirmektedir. Ölüm sebepleri arasında birinci sırada olan dolaşım bozuklukları, her yıl artan diyabet insidansı ve yatağa bağımlılık gibi kronik sorunlar, bu hastalıklara sahip kişilerde akut veya kronik yara
Tükendi
Gelince Haber VerElinizde bulundurduğunuz bu kitap, konusunda uzman ve çoğunluğu Aile Hekimliği akademisyenleri tarafından, birinci basamakta kronik yara takip ve tedavisinde yer alan tüm sağlık profesyonellerine yönelik yazılmıştır.
Güncel ve kanıta dayalı bilgiler ışığında yazılan kitabın, kronik yaralardan korunma ve tedavi uygulamalarında bakım hizmeti veren tüm sağlık çalışanları için başucu kaynak kitabı olması dileğiyle...
Hızla yaşlanan dünyamız ve buna karşılık artan kronik hastalıklar ek tıbbi sorunları da beraberinde getirmektedir. Ölüm sebepleri arasında birinci sırada olan dolaşım bozuklukları, her yıl artan diyabet insidansı ve yatağa bağımlılık gibi kronik sorunlar, bu hastalıklara sahip kişilerde akut veya kronik yaraların oluşmasına da neden olmuştur.
Ancak yaranın tarihine bakarsak, insanlık tarihinin başından beri önemli bir sorun teşkil ettiğini görmekteyiz. İnsanoğlu, hayvan saldırıları, doğa olayları, savaşlar, enfeksiyonlar gibi nedenlerle oluşan yaralara her zaman çare bulmaya çaba sarf etmiştir. Milattan önceki dönemlerde Çin’de, Mezopotamya’da, yaraların debride edildiği veya dağlandığına dair yazıt veya resimler mevcuttur. Hipokrat’ın ve Galen’in eserlerinde cerrahi tekniklere dair bilgiler mevcuttur. Daha sonra gerek İbn-i Sina’nın gerek ez-Zehravî’nin eserlerinde eski cerrahi tekniklerle birlikte yeni cerrahi aletlerin de yer aldığı görülmektedir. Osmanlı Dönemi’nde ise iyi bir cerrah olan Şerafeddin Sabuncuoğlu’na ait pek çok eserde, pansuman teknikleri, dağlamanın çeşitli yaralarda kullanımı vb. yaraya yaklaşım hususunda ilerleme fark edilmektedir.