Türk milletinin denizle olan münâsebeti ve Türk’ün denize akseden yüzü, bir kelime ile ifâde edilmeye çalışılsa, sarf edilecek söz, elbette “Barbaros”dur. Barbaros Hayreddîn Paşa, Türklerin deniz mâcerâsının ve dahî destânının baş kahramânıdır. Burada kullanılan “destân” sözü, aslâ tesâdüf değildir ve mecâzî mecrânın mahsûlü bilinmemelidir. Onun ömrü, her bakımdan muhteşem bir destândır. Barbaros Hayreddîn Paşa’nın o imrenilesi hayâtında, Kaanûnî Sultan Süleyman Hân’ın, çok hus&u
Tükendi
Gelince Haber VerTürk milletinin denizle olan münâsebeti ve Türk’ün denize akseden yüzü, bir kelime ile ifâde edilmeye çalışılsa, sarf edilecek söz, elbette “Barbaros”dur. Barbaros Hayreddîn Paşa, Türklerin deniz mâcerâsının ve dahî destânının baş kahramânıdır. Burada kullanılan “destân” sözü, aslâ tesâdüf değildir ve mecâzî mecrânın mahsûlü bilinmemelidir. Onun ömrü, her bakımdan muhteşem bir destândır. Barbaros Hayreddîn Paşa’nın o imrenilesi hayâtında, Kaanûnî Sultan Süleyman Hân’ın, çok husûsî bir yeri vardır. Muhteşem bir devrin muhteşem sultânı olan Süleyman Hân, kendi devrinin cümle hâdiselerini, devlet erkânına yazdırmak gibi yüce bir işe gönül bağlar. Bu devlet erkânı arasında Kapdân-ı Deryâ Barbaros Hayreddîn Paşa da vardır. Paşa, Dünyâ’ya gelişinden o güne kadarki hayâtını, bir an olsun yanından ayrılmayan Seyyid Murâdî’ye söz ile anlatır. Murâdî de, Barbaros Hayreddîn Paşa’nın önemli bir kısmına kendisinin de şahitlik ettiği hayatını yazıp kâğıda geçirir. Bu şekilde, Gazavât-ı Hayrü’d-dîn Paşa adı verilen önemli eser ortaya çıkar. Turgut Güler, Süleymâniye Kütüphânesi’nde kayıtlı bu yazma eseri dönemin üslûbuna uygun bir şekilde yayıma hazırlayarak, emsalsiz kahramânımız Barbaros Hayreddîn Paşa’nın hayâtını ve Akdeniz’de giriştiği gazâlarını günümüz okurunun dikkatine sunuyor.