“Bir ömür oldu Yunanistan’a geleli ama buraya alışamadım. Evlendim, ev bark edindim, çocuklarım oldu ama kendimi halen buraya ait hissedemiyorum. Bir gün olsun Prevezeliyim ya da Yunanistanlıyım demedim. Diyemedim çünkü ben İstanbulluyum, Anadoluluyum. Burası benim yaşadığım yer ama benim vatanım Türkiye’dir. Ben burada olsam da ruhum hep İstanbul’da” diyordu Dimitri abi.
Ayrılma vakti geldiğinde Olga ablanın benden bir ricası oldu:
“Harun kardeşim. Sana bir şişe su versem. Samsun’a gittiğinde bir avuç toprak alsan, bir saksıya koysan ve bir çiçek diksen. Karadeniz’in toprağına diktiğin o
Tükendi
Gelince Haber Ver“Bir ömür oldu Yunanistan’a geleli ama buraya alışamadım. Evlendim, ev bark edindim, çocuklarım oldu ama kendimi halen buraya ait hissedemiyorum. Bir gün olsun Prevezeliyim ya da Yunanistanlıyım demedim. Diyemedim çünkü ben İstanbulluyum, Anadoluluyum. Burası benim yaşadığım yer ama benim vatanım Türkiye’dir. Ben burada olsam da ruhum hep İstanbul’da” diyordu Dimitri abi.
Ayrılma vakti geldiğinde Olga ablanın benden bir ricası oldu:
“Harun kardeşim. Sana bir şişe su versem. Samsun’a gittiğinde bir avuç toprak alsan, bir saksıya koysan ve bir çiçek diksen. Karadeniz’in toprağına diktiğin o çiçeği sana vereceğim su ile sulasan. Ve sonra, çiçeğe ve toprağa ‘Bu Olga’nın suyudur, Yunanistan’dan size gönderdi’ desen.”
Olga abla bunları söylerken, çok duygulandı ve ağladı.
Türkler ve Rumların acı ve özlem dolu sürgün hikâyeleri…