Boston Personalizmi adlı felsefî ekolün kurucusu olan Amerikalı filozof Borden Parker Bowne (1847-1910), felsefeci kişiliğinin yanısıra bir teolog ve kendisini Hristiyan-Metodist imanını dünyaya hakim kılmaya adamış bir misyonerdir. Bowne’un teizm üzerine yaptığı çalışmaları hazırlarken temel amacı; zihnindeki Tanrı tasavvurunu felsefenin imkânlarından yararlanarak aşama aşama sistematik bir şekilde temellendirebilmektir. Bowne, bu amacına ulaşabilmek için ontolojik delile yaslanarak zihnindeki Tanrı tasarımının, önce Tanrı’nın tekliği, zekâsı, kişiliği, kudreti, değişmezliği, ezelîliği, ebedîliği ve ilminden oluşan *metafiziksel* yönünü, sonra o metafiziksel yönle birleşerek onun *dinin Tanrısı* haline gelmesini sağlayan ahlâkî yönünü i
Tükendi
Gelince Haber VerBoston Personalizmi adlı felsefî ekolün kurucusu olan Amerikalı filozof Borden Parker Bowne (1847-1910), felsefeci kişiliğinin yanısıra bir teolog ve kendisini Hristiyan-Metodist imanını dünyaya hakim kılmaya adamış bir misyonerdir. Bowne’un teizm üzerine yaptığı çalışmaları hazırlarken temel amacı; zihnindeki Tanrı tasavvurunu felsefenin imkânlarından yararlanarak aşama aşama sistematik bir şekilde temellendirebilmektir. Bowne, bu amacına ulaşabilmek için ontolojik delile yaslanarak zihnindeki Tanrı tasarımının, önce Tanrı’nın tekliği, zekâsı, kişiliği, kudreti, değişmezliği, ezelîliği, ebedîliği ve ilminden oluşan *metafiziksel* yönünü, sonra o metafiziksel yönle birleşerek onun *dinin Tanrısı* haline gelmesini sağlayan ahlâkî yönünü inşa eder.
Bowne’a göre Tanrı’nın zekî oluşu, Onun hem kendisini hem de nesnelerini bilmesi anlamına gelir. Kişilikli oluşu ise, Tanrı’nın zekâsının yanısıra iradesinin de olması yani hem kendisini hem de faaliyetlerini bilinçli bir şekilde belirleyip yönetmesi anlamına gelir.
Bowne, Tanrı’nın hem ahlâkî mutlak hem de mutlak tek olamayacağı varsayımı üzerine bina ettiği görüşlerle teslis inancını rasyonalize etmeye çalışır. Bowne’a göre ahlâkî hayat topluluk halinde bulunmayı gerektirdiği için, mutlak tek olan bir Tanrı ahlâkî değerlere sahip olamaz. Bu yüzden mantık, Tanrı’nın ahlâkî açıdan mutlak Tanrı olması için, Oğul ve Kutsal Ruh adı verilen ve Tanrısal doğanın tekliği içerisinde tasavvur edilen ezelî refakatçilere sahip olması gerektiğini ima eder.