Psikanalizin içinden çıkan ve ekole yeni kavramlar, dinamikler, yorumlar kazandıran pek çok kuramcı vardır. Masterson, bu kuramcılar arasında yer alan ve özellikle nesne ilişkileri bağlamında çok önemli açılımlar sağlamış olan değerli bir kuramcıdır. Entegratif ve bütüncül bakış açısında öncü olan Masterson, Mahler ve Bowlby’den etkilenmiş klinik gözlem ve deneyimlerini, gelişimsel psikoloji üzerine odaklamıştır.
Masterson, klinikte gözlemlenen “borderline” ve “narsisistik” bozuklukların, “Terk Depresyonu” olarak adlandırabileceğimiz kuramsal açıklaması ile nesne ilişkileri bağlamında &cc
Tükendi
Gelince Haber VerPsikanalizin içinden çıkan ve ekole yeni kavramlar, dinamikler, yorumlar kazandıran pek çok kuramcı vardır. Masterson, bu kuramcılar arasında yer alan ve özellikle nesne ilişkileri bağlamında çok önemli açılımlar sağlamış olan değerli bir kuramcıdır. Entegratif ve bütüncül bakış açısında öncü olan Masterson, Mahler ve Bowlby’den etkilenmiş klinik gözlem ve deneyimlerini, gelişimsel psikoloji üzerine odaklamıştır.
Masterson, klinikte gözlemlenen “borderline” ve “narsisistik” bozuklukların, “Terk Depresyonu” olarak adlandırabileceğimiz kuramsal açıklaması ile nesne ilişkileri bağlamında çok önemli noktalara parmak basar. Borderline kişilik bozukluğuna 15. ve 22. aylarda anneyle yeniden yakınlaşma evresindeki duraklamanın sebep olduğunu tanımlar. Bu anlamda, çocuğun annenin libidinal ulaşılabilirliğinden uzak kalması/bırakılmasının borderline durumların ana yapısı olarak gösterir. Narsisistik bozuklukların oluşumunu ise, anne ile çocuk arasındaki sembiyotik ve grandiyöz birlikteliğinin babaya yansıtılmasını veya çocuk için babanın yönelinebilecek temiz bir nesne olarak seçimine bağlar. Her iki bozuklukta, egonun, gerçeklik ve haz egosu olarak ikiye ayrılması ile iyi-kötü kendiliğin oluşum süreçlerinde duygu ve libidinal/saldırgan dürtüler arasındaki bağın gösterilmesi terk depresyonu kuramı için önemli vurgulardır.
Elinizdeki kitap bu anlamda, söz konusu bozuklukların teorik ve klinik düzlemde Kernberg ve Kohut ile olan benzerlikleri ve farklılıkları ortaya koymaktadır. Klinisyen ve teorisyenler açısından önemli bir kaynak olarak ilgi çekeceğini ve bir boşluk dolduracağını düşündüğümüz kitabın yayınlamak Psikoterapi Enstitüsü için bir övünç kaynağıdır.