Odanın ortasında karşılaştığı manzaraya hiçbir şey Komiser Zeki’yi tam olarak hazırlayamazdı. Boyu bir doksana yakın iriyarı bir genç, boylu boyunca odanın ortasında yatıyor. Gözleri şişerek kapanmış; ağzı, burnu kan içinde. Tiz çığlık ve ağlama seslerinin bir kadından değil, erkekten geldiğini hayretle fark ediyor Zeki. Başucundaysa bir kadın var, derin yüz çizgilerine sahip ve onun da bir gözü şişerek kapanmış. Ama açık kalan tek gözünde güç var, elindeki mendille oğlunun yüzünü siliyor. Oğul ağlıyor, annesi yüzünü sildikçe hıçkırık ve iniltileri azalıyor. Anne gittikç
Tükendi
Gelince Haber VerOdanın ortasında karşılaştığı manzaraya hiçbir şey Komiser Zeki’yi tam olarak hazırlayamazdı. Boyu bir doksana yakın iriyarı bir genç, boylu boyunca odanın ortasında yatıyor. Gözleri şişerek kapanmış; ağzı, burnu kan içinde. Tiz çığlık ve ağlama seslerinin bir kadından değil, erkekten geldiğini hayretle fark ediyor Zeki. Başucundaysa bir kadın var, derin yüz çizgilerine sahip ve onun da bir gözü şişerek kapanmış. Ama açık kalan tek gözünde güç var, elindeki mendille oğlunun yüzünü siliyor. Oğul ağlıyor, annesi yüzünü sildikçe hıçkırık ve iniltileri azalıyor. Anne gittikçe büyüyor odanın ortasında. “Tamam geçti” diyor. “Hiç yakışıyor mu sana böyle ağlamak?” derken eli oğlunun yüzünde, gözlerini Komiser Zeki’ye sabitliyor. “İyiyiz biz!” diyor. “İyiyiz, değil mi oğlum?” Cevap olarak ince bir hırıltı yükseliyor.
Ölümle biten korkunç kazanın bıraktığı izlerden kurtulamayan Komiser Zeki, bir yandan hayatın umutsuz akışına kendini bırakırken diğer yandan bir ressamın trajik cinayetini çözmeye çalışıyor.
Can Sertaç Saatçıoğlu’ndan Türk polisiye edebiyatına “Bir Başkomiser Zeki Polisiyesi” ile yeni bir nefes geliyor.
Buğu tabii ki Oğlak Yayınları’nda.