Avrupa medeniyetinin gelişim çağının en önemli basamağını ifade eden rönesans mefhumunun, İslâm dünyasında geçmiş yahut bugün için söz konusu olup olmayacağı tartışılagelen bir sorun haline gelmiştir. Batının “fikrî buhran” geçirdiği bir çağda, İslâm dünyasında yaşanan gelişmeleri “Endülüs, Sicilya ve Kuzey Afrika’da” kurulan okullar vesilesiyle yakından görmesi, bilhassa Haçlı seferleri dolayısıyla yüksek irfanî hareketlilik ile karşılaşması, üzerine çökmüş kara bulutları dağıtma fikrini telâkki etmesine sebep olur. Geçirilen bu dönemi, asırlar sonra &ld
Tükendi
Gelince Haber VerAvrupa medeniyetinin gelişim çağının en önemli basamağını ifade eden rönesans mefhumunun, İslâm dünyasında geçmiş yahut bugün için söz konusu olup olmayacağı tartışılagelen bir sorun haline gelmiştir. Batının “fikrî buhran” geçirdiği bir çağda, İslâm dünyasında yaşanan gelişmeleri “Endülüs, Sicilya ve Kuzey Afrika’da” kurulan okullar vesilesiyle yakından görmesi, bilhassa Haçlı seferleri dolayısıyla yüksek irfanî hareketlilik ile karşılaşması, üzerine çökmüş kara bulutları dağıtma fikrini telâkki etmesine sebep olur. Geçirilen bu dönemi, asırlar sonra “Yeniden Doğuş” olarak nitelendiren filozoflar, referans olarak “Antikiteyi” yani Yunan ilmî ve irfanî birikimini alırlar. Bugün İslâm dünyasının içine düşmüş bulunduğu “Tih Çölü’nde” yaşanan en büyük sorun: Fikrî buhran. Bilinçli olarak İslâm tarihinde yaşanan ilmî ve fikrî terakkinin üzerini örtmek isteyen cenaha rağmen, bu gelişmeleri ve sebebini görmek, bir “Yeniden Doğuş” fikrinin benimsenmesine yol açabilir. Asıl mefkûremiz, Tih Çölü’nden çıkmaktır.