Enver Özkardeş, ilk öykü kitabı Buk Tarikatı’nda uzun yıllardır üzerinde titizlikle çalıştığı öyküleriyle okurlarla buluşuyor. Bukowski’den Çehov’a, Çehov’dan Orhan Pamuk’a uzanan metinlerarası göndermelerle edebiyatın derinliklerine dalmayı vadeden bu kitap, mizah ve yergiyle harmanlanmış yeni bir dil sunuyor. Gücü arzulayanlar ile güçten zehirlenenlerin, hayal kuranlar ile hayalleri yıkanların, kural tanımayanlar ile kurallara sarılanların ve günahkâr babalar ile kaybeden çocukların öykülerini dramatize etmeden okuru gülümseterek anlatıyor.
Tükendi
Gelince Haber VerEnver Özkardeş, ilk öykü kitabı Buk Tarikatı’nda uzun yıllardır üzerinde titizlikle çalıştığı öyküleriyle okurlarla buluşuyor. Bukowski’den Çehov’a, Çehov’dan Orhan Pamuk’a uzanan metinlerarası göndermelerle edebiyatın derinliklerine dalmayı vadeden bu kitap, mizah ve yergiyle harmanlanmış yeni bir dil sunuyor. Gücü arzulayanlar ile güçten zehirlenenlerin, hayal kuranlar ile hayalleri yıkanların, kural tanımayanlar ile kurallara sarılanların ve günahkâr babalar ile kaybeden çocukların öykülerini dramatize etmeden okuru gülümseterek anlatıyor.
O gün bütün sınıf Bukowski ile tanışmıştı. Herkes teneffüste merakla yanıma gelmiş, turuncu kitabı incelemek için sıraya girmişti. Hakkında daha çok şey öğrenmek istiyorlardı. Cemil ile birlikte dini bir misyoner gibi Buk’u anlata anlata bitiremiyorduk. Birkaç kişi ciddi ciddi ilgilenmeye bile başlamıştı. Onlardan biri Hans lakaplı Hasan’dı. O da Almanya doğumlu olduğundan çabuk ısınmıştı Bukowski’ye. Ay Yüzlü Nuri de o günden sonra yüzündeki kraterlerle dalga geçilmesine hiç aldırmıyordu artık. Bu yanı onu Bukowski’ye daha çok benzettiğinden, gurur duymaya bile başlamıştı. Kısacası herkes onda kendinden bir şeyler buluyordu.