Ünlü siyaset bilimci Raymond Aron, bu çalışmasında sosyolojinin ana akımlarından biri olan Alman sosyoloji okulunun bir resmini çiziyor. Kavramsal ve tarihsel düzeyde derin bir perspektif içinde ele alınan eserde Weber, Simmel, Tönnies, Oppenheimer gibi isimlerin çalışmaları değerlendiriliyor. Raymond Aron bu incelemesinde ünlü sosyologların yapıtlarına doğrudan birincil kaynaklardan nüfuz ediyor.
Alman sosyolojisinin diğer sosyolojilerden ayırt edici vasıfları, bu okul içinde tarihsel sosyolojinin şekillenmesi, paradigmatik kırılmalar, yöntem kaygıları, *anlam*a dayalı sosyolojik bir yaklaşımın felsefi zenginliği, fenomenolojik sosyoloji, bireycilik ve evrenselcilik arasında ara bir konumda yer alan Vierkandt, özellikle Weber’in b
Tükendi
Gelince Haber VerÜnlü siyaset bilimci Raymond Aron, bu çalışmasında sosyolojinin ana akımlarından biri olan Alman sosyoloji okulunun bir resmini çiziyor. Kavramsal ve tarihsel düzeyde derin bir perspektif içinde ele alınan eserde Weber, Simmel, Tönnies, Oppenheimer gibi isimlerin çalışmaları değerlendiriliyor. Raymond Aron bu incelemesinde ünlü sosyologların yapıtlarına doğrudan birincil kaynaklardan nüfuz ediyor.
Alman sosyolojisinin diğer sosyolojilerden ayırt edici vasıfları, bu okul içinde tarihsel sosyolojinin şekillenmesi, paradigmatik kırılmalar, yöntem kaygıları, *anlam*a dayalı sosyolojik bir yaklaşımın felsefi zenginliği, fenomenolojik sosyoloji, bireycilik ve evrenselcilik arasında ara bir konumda yer alan Vierkandt, özellikle Weber’in birçok açıdan yorumu ve Simmel’in çelişkileri kitapta temas edilen belli başlı konular arasında yer almaktadır. Aron, en ileri düzeyde soyutlamalara başvururken sosyolojinin kurucu ilkelerinden ayrılmıyor:
*Sosyoloji kültürün temel koşullarını, içinde doğduğu ortamı inceler; tabiri caizse, bireylerin kendi aralarındaki ilişkiler içinde biçimlendiği ve örgütlendiği şekliyle toplumun bizzat kendisini inceler. Kuşkusuz gerçek, fiilî bir biçimde de soyutlanmış bu toplumsal alanı hiçbir zaman temsil etmez; kendinde özel bir optiği geliştirmek, her zaman hattâ en istikrarlı, en karmaşık toplumsal oluşumlar içinde bile birbirlerine yaklaşan, birbirlerinden uzaklaşan, karşılıklı olarak birbirlerini etkileyen insanların kesintisiz, temel hareketlerini anlamak sosyologun görevidir. Böylece her zaman mevcut ama her zaman iyi bilinmeyen toplumsalın doğasının bilincine varabilecektir.*