Çağdaş kentlerdeki kurumlar hızla değişip, yeni gereksinimlere yanıt ararken, ya ortadan kaldırılıyorlar ya da yeniden biçimlendiriliyorlar. Kimi eleştirel kent kuramcıları kent yaşamının aşırı derecede kurumsallaştığını ve buna bağlı olarak, bürokratikleştiğini ileri sürerler ki bu da onlara göre, esnekliğin ve kentin gereksinimlerine duyarlılığın yitirilmesine yol açar. Ancak bu çalışma çağdaş kentlerdeki kurumsuzlaştırmanın yalnızca, aşırı bürokratikleşmeye bir tepki olmadığını ortaya koymaktadır. Tersine, kurumsuzlaştırma toplumsal yaşamın pek çok yönünde yaygın bir bozulma olarak kendini gösterir ve politika, yönetim, ekono
Tükendi
Gelince Haber VerÇağdaş kentlerdeki kurumlar hızla değişip, yeni gereksinimlere yanıt ararken, ya ortadan kaldırılıyorlar ya da yeniden biçimlendiriliyorlar. Kimi eleştirel kent kuramcıları kent yaşamının aşırı derecede kurumsallaştığını ve buna bağlı olarak, bürokratikleştiğini ileri sürerler ki bu da onlara göre, esnekliğin ve kentin gereksinimlerine duyarlılığın yitirilmesine yol açar. Ancak bu çalışma çağdaş kentlerdeki kurumsuzlaştırmanın yalnızca, aşırı bürokratikleşmeye bir tepki olmadığını ortaya koymaktadır. Tersine, kurumsuzlaştırma toplumsal yaşamın pek çok yönünde yaygın bir bozulma olarak kendini gösterir ve politika, yönetim, ekonomi, araştırma ve bilgi üretimi, kültür, gündelik yaşam ve etik gibi kentsel topluma ilişkin birçok alanı etkiler. Bu bağlamda, bu ortak çalışmada kent toplumu için güvenilir ve düzgün işleyen kurumların varlığı ve kalıcılığının önemi vurgulanmaktadır.
Çağdaş kentlerdeki kurumsuzlaştırmayı anlamak amacıyla derlenen bu kitapta konu geniş bir çerçevede ele alınmaktadır. Bunun için, eser Türkiye’deki ve dünyanın başka kentlerindeki kurumsuzlaştırma ve yeniden kurumsallaştırma dinamiklerini inceleyen çeşitli kuramsal ve deneysel katkıları bir araya getirmektedir. Bu sayede kentsel yapısal değişiklikleri ve bunda çeşitli aktörlerin oynadığı rolleri aydınlatmayı hedeflemektedir.
Kentlerde kurumsuzlaştırma karmaşık bir dizi biçimde ortaya çıkabilmektedir. Bu biçimler arasında örneğin, insanların ve kurumların kentte yer değiştirdikleri banliyöleşme, üretimden tüketime geçiş, tarihsel kurum ve mekânların yok edilmesi, kamu arsalarının özelleştirilmesi, küresel kentler karşısında başka kentlerin göz ardı edilmesi ve kentlerin kaynakları ve mekânları üzerindeki ayrı yönetim düzeyleri arasındaki güç çatışmaları yer almaktadır. Bu biçimler, aynı zamanda, kentsel çalışmalarda ağırlıklı olarak, mekânsal değişim çevresinde dönen bir çözümleme çerçevesiyle ele alınsa da, kentlerin dayandığı kurumlarla olan etkileşimlerinin daha çok araştırılması gerekliliğine, bu kitapta dikkat çekilmektedir.
Çalışmanın çok yönlü yaklaşımı hem kentlerin yaşayanları hem de politikacıları ve araştırmacıları için, kent ve kurum ilişkisini anlamaya yönelik bilimsel ipuçları barındırmaktadır.