Elinizdeki bu kitap Türkiye’de sol hareketin ve Kürt Ulusal Hareketi’nin yükselişe geçtiği 1960’lı-1970’li yıllarda, çok erken yaşlarda ‘dünyayı değiştirmek üzere yola çıkan Çermikli [Diyarbakır] bir devrimcinin serüvenini anlatıyor. Yazarın üç kitap olarak tasarladığı dizinin birincisi. Kitabın harika kurgusu ve su gibi akan dili hayranlık uyandırıyor. Belli ki, Doğan Karaağaç, bu ilk kitabıyla roman dünyasına hızlı bir giriş yapıyor. Kitap, 1960’lı ve 70’li yıllara odaklansa da bilge Molla Ali’nin ağzından, Harb-i Umumî [1914–1918], Cumhuriyet’in ilanı, Şeyh Said Hareketi [1924] ve Dersim kıyımına da dönüşler yapıyor. Bilim daha iyinin, sanat da daha güzelin izini sürer. İnsanlığı ileriye taşıyan da sadece radikal eleştiridir. Zira, ra
Tükendi
Gelince Haber VerElinizdeki bu kitap Türkiye’de sol hareketin ve Kürt Ulusal Hareketi’nin yükselişe geçtiği 1960’lı-1970’li yıllarda, çok erken yaşlarda ‘dünyayı değiştirmek üzere yola çıkan Çermikli [Diyarbakır] bir devrimcinin serüvenini anlatıyor. Yazarın üç kitap olarak tasarladığı dizinin birincisi. Kitabın harika kurgusu ve su gibi akan dili hayranlık uyandırıyor. Belli ki, Doğan Karaağaç, bu ilk kitabıyla roman dünyasına hızlı bir giriş yapıyor. Kitap, 1960’lı ve 70’li yıllara odaklansa da bilge Molla Ali’nin ağzından, Harb-i Umumî [1914–1918], Cumhuriyet’in ilanı, Şeyh Said Hareketi [1924] ve Dersim kıyımına da dönüşler yapıyor. Bilim daha iyinin, sanat da daha güzelin izini sürer. İnsanlığı ileriye taşıyan da sadece radikal eleştiridir. Zira, radikal olmayan eleştiri şeylerin gerçeğine nüfuz etmekten çok şeylerin etrafında dolanmaya yarar. *Radikal olmak demek, sorunları kökeninden ele almaktır ve insan için o köken insanın kendisidir* denmiştir. Aslında Doğan Karaağaç, elinizdeki bu kitabında, bir dönemin tasvirini yaparken, şeylere, olaylara, süreçlere eleştirel bir bakış ortaya koyuyor. Devrimci istencin somut dünya ile yüzleştiğinde nasıl bir ‘manzara’ ortaya çıkabileceğini ikirciksiz olarak ortaya koyuyor. Devrimcilerin dillerinden pek düşmeyen, ‘somut durumun somut tahlilini* yapmanın onu telaffuz etmekten daha zor olduğunu da gösteriyor. Devrimci idealizm ve coşku ne kadar güçlü olursa olsun, somut durumla, dünyanın gerçekliğiyle yüz yüze geldiğinde şeylerin seyrinin nasıl bir ‘görünüm’ alabileceğine dair düşünmeye davet ediyor. Doğan Karaağaç’ın bu güzel eserini büyük zevk alarak okudum. Kitabın her cümlesi bir sonrakini, her sayfası da bir sonrakini davet ediyor. Eline alanın bitirmeden bırakması zor. Karaağaç’ı, böyle bir eser ortaya koyduğu için kutluyorum. Ve artık sözü yazara bırakabiliriz. İyi okumalar.