“Dağın Öteki Yüzü’nün onuncu baskısını hazırladığımız şu günlerde, kitap otuzuncu yaşına yaklaşıyor. Annem Hadiye Sayron, 1990’ın Aralık ayında, seksen yaşında öldü; ondan geriye kalanların arasında tomar tomar mektup ve bir dolu fotoğraf vardı. Onca badireden sağlam çıkabilmiş bu materyalin zenginliği beni şaşırttı. Annem, savaşlarda, göçlerde varlığını yitirmiş, Balkan göçmeni bir zabit ailesinin yetim kızıydı; bir parasız yatılı. Cumhuriyet’in Avrupa’ya
yüksek öğrenim için yolladığı ilk burslu öğrenci grubunun bir ferdi; Oxford Üniversitesi mezunu. 1980 darbesinden sonra, Gazi &Uu
Tükendi
Gelince Haber Ver“Dağın Öteki Yüzü’nün onuncu baskısını hazırladığımız şu günlerde, kitap otuzuncu yaşına yaklaşıyor. Annem Hadiye Sayron, 1990’ın Aralık ayında, seksen yaşında öldü; ondan geriye kalanların arasında tomar tomar mektup ve bir dolu fotoğraf vardı. Onca badireden sağlam çıkabilmiş bu materyalin zenginliği beni şaşırttı. Annem, savaşlarda, göçlerde varlığını yitirmiş, Balkan göçmeni bir zabit ailesinin yetim kızıydı; bir parasız yatılı. Cumhuriyet’in Avrupa’ya
yüksek öğrenim için yolladığı ilk burslu öğrenci grubunun bir ferdi; Oxford Üniversitesi mezunu. 1980 darbesinden sonra, Gazi Üniversitesi’ne dönüştürülen güzide bir Cumhuriyet kurumunun,
Gazi Eğitim Enstitüsü’nün, yüzlerce öğretmen yetiştirmiş İngiliz edebiyatı ve çeviri öğretmeni... Annemin sıra dışı bir kişi olduğunu hiç düşünmemiştim, hâlâ da düşünmüyorum. Sıra dışı olan, mensubu olduğu kuşaktı. Çocuklukları Osmanlı’nın yıkıntılarının altında ezilmiş, gençlikleri Kurtuluş ve Cumhuriyet coşkusu ile şahlanmış. Kemalist kuşak, idealler ve sorumluluklar kuşağı... Yılmayan enerji, yüreklilik ve çalışkanlık. Para mı? Hiç önemli değil. Nedir önemli olan? Emek, özveri, onur, kültür. İşte onlar çok kıymetli. Ve bu kuşağın, hayatın sonraki dalgalanmalarına ödün vermeye tenezzül etmeyen üyelerinin yaralarını sessizce taşımaları...”