Bu kitap, Soğuk Savaş sonrasında Türkiye’de etnisite/dinsellik ile ordu arasında yaşanan gerilimlerin nasıl demokrasiyi ve dış politikayı dışladığının, tıkanmışlığa ve kısmen de tutsaklığa sürüklediğinin öyküsünü anlatmaktadır.Araştırma, Türkiye’deki "kimlikler sorunu" kadar, onun ötesinde Türkiye’nin kendi kimliğinin sorunsalını siyaset biliminin postmodern açılımları doğrultusunda irdelemektedir. Kendini arayan bir ülkenin serüveni, o ülkeyi seven aydın ve dürüst bir bilim adamının kaleminden, çağdaş çözüm yolları ve ileriye yönelik öngörüleriyle ilk kez bu kapsamda işlenmektedir.Mim Kemâl öke, Türk millî kimliğini en kestirme yoldan tanımlayan "alperen" sözünde içkin "alp"likle (Komutan), "eren"lik (Derviş) arasındaki fay hattı kırılmalarının çoğulcu demokrasi içinde Türkiye’de nasıl giderilebileceğinin tasası ve gayretiyle kaleme aldığı bu çalışmasında kendi kimlik haritasının oluşum ve yansımalarını bilimsel denemenin kimyasına sızmış otobiyografik yüzleşme olarak okuyucuyla paylaşıyor.