İnsanın kendine sakladığı seslere “sır” der Kur’ân. İnsanın kendisinden de sakladığı sesleri “ahfâ” diye ad koyar. Yetimdir o sesler. Sahipsizdir. Mahpustur. Dilsizdir. İçinin içinde, uzakta bir nehir uğultusu, sürpriz bir yaprak hışırtısı, aniden yükselen bir kuş cıvıltısı, hiç sebepsiz vuran bir kalp çarpıntısı olup dayanır kalbine. Kapıyı vurur ahfâlar. Yıllar önce kaybolmuş bir çocuk gibi nazlanırlar. İsterler ki dile gelsinler. Umarlar ki fark edilsinler.
Dr. Senai Demirci, Kur’ân’la Konuşmalar’da, insanın içinde devinen ahfâ seslerini d
Tükendi
Gelince Haber Verİnsanın kendine sakladığı seslere “sır” der Kur’ân. İnsanın kendisinden de sakladığı sesleri “ahfâ” diye ad koyar. Yetimdir o sesler. Sahipsizdir. Mahpustur. Dilsizdir. İçinin içinde, uzakta bir nehir uğultusu, sürpriz bir yaprak hışırtısı, aniden yükselen bir kuş cıvıltısı, hiç sebepsiz vuran bir kalp çarpıntısı olup dayanır kalbine. Kapıyı vurur ahfâlar. Yıllar önce kaybolmuş bir çocuk gibi nazlanırlar. İsterler ki dile gelsinler. Umarlar ki fark edilsinler.
Dr. Senai Demirci, Kur’ân’la Konuşmalar’da, insanın içinde devinen ahfâ seslerini dile getiriyor. Bir psikoterapist olarak “mukabele” geleneğini izleyerek ‘anlam’a “anlama’yla karşılık veriyor. Kur’ân’ın insanın gizli sancılarını, saklı arzularını, dilsiz hasretlerini bilince taşıyan Kur’ân sesleri üzerinden psikolojik bir yürüyüş yapıyor. Yaraları göz göz olmuş herkesle göz göze, söz söze, öz öze bir sohbet başlatıyor.