En ağır gece... Dışarıda tüm zamanların en tarifsiz acısı, mevsimlerin en derin soğuğu var. Her yer zemheri, her yer gözyaşı, her yer bağırış çağırış. Görmek duymak istemiyorum, tek umudum aklımı yitirmek, biliyorum. Ölüm kokuyor burası. Gelmiş geçmiş tüm ölüm kokuları buraya sinmiş. İlkbahar, havada bir ölüm kokusu gibi...
İlk babamı görüyorum kapının önünde. Hiç görmediğim kadar kederli, bitkin... Anneme bakınırken bahçedeki yanan ateşe takılıyor gözlerim, üstünden duman çıkan kara kazana. Annemin eşyalarını yakıyorlar acele acele, annem kokuyor her yer, annemle doluyor kazan. Oc
Tükendi
Gelince Haber VerEn ağır gece... Dışarıda tüm zamanların en tarifsiz acısı, mevsimlerin en derin soğuğu var. Her yer zemheri, her yer gözyaşı, her yer bağırış çağırış. Görmek duymak istemiyorum, tek umudum aklımı yitirmek, biliyorum. Ölüm kokuyor burası. Gelmiş geçmiş tüm ölüm kokuları buraya sinmiş. İlkbahar, havada bir ölüm kokusu gibi...
İlk babamı görüyorum kapının önünde. Hiç görmediğim kadar kederli, bitkin... Anneme bakınırken bahçedeki yanan ateşe takılıyor gözlerim, üstünden duman çıkan kara kazana. Annemin eşyalarını yakıyorlar acele acele, annem kokuyor her yer, annemle doluyor kazan. Ocağın dört yanında uçan beyaz çarşaflar görüyorum, kar beyazı çarşaflar. Bugüne kadar sızlamadığı kadar burnumun direği sızlıyor, midem bulanmıyor ateşe bakarken...
İçime kocaman bir kor düşüyor, canım acıyor hem de bugüne kadar hiç acımadığı kadar. İlk defa bağıra bağıra ağlamaktan utanmıyorum. Ölü evi diyor birisi, ölü evi... Uzun uzun kalıyorum kapı önünde, öğürmeden, korkmadan. Bugün ölüden de ölü evinden de korkmuyorum...