Yazmanın ve okumanın insan üstünde iyileştirici bir etkisi olduğu hem yazarlar hem de okurlar tarafından sık sık dile getirilir. Meseleye “hikâyeler kurmak” açısından baktığımızda bile mesela hayal kurmanın, masallar anlatıp dinlemenin üzerimizde “terapi gibi” bir etki yarattığı, bize teselli ve umut verdiği herhalde inkâr edilemez.
Ahmet Sarı, Edebiyatın İyileştirici Gücü’nde engin birikimi ve yazmak üzerine, okumak üzerine derin mütalaalarıyla kurmacanın bizi hayata daha çok bağlayan, acılarımızı daha katlanılır kılan, bizi “iyileştiren” tarafını ele alıyor.
İlgi alanı Rilke’den Kafka’ya, Bernhard&rsqu
Tükendi
Gelince Haber VerYazmanın ve okumanın insan üstünde iyileştirici bir etkisi olduğu hem yazarlar hem de okurlar tarafından sık sık dile getirilir. Meseleye “hikâyeler kurmak” açısından baktığımızda bile mesela hayal kurmanın, masallar anlatıp dinlemenin üzerimizde “terapi gibi” bir etki yarattığı, bize teselli ve umut verdiği herhalde inkâr edilemez.
Ahmet Sarı, Edebiyatın İyileştirici Gücü’nde engin birikimi ve yazmak üzerine, okumak üzerine derin mütalaalarıyla kurmacanın bizi hayata daha çok bağlayan, acılarımızı daha katlanılır kılan, bizi “iyileştiren” tarafını ele alıyor.
İlgi alanı Rilke’den Kafka’ya, Bernhard’a, Hölderlin’e; oradan tarihe, psikanaliz ve felsefeye uzanan Edebiyatın İyileştirici Gücü; bizi edebiyat-terapi ilişkisini birçok alandan sayısız anekdot, tanık ve örneği inceleyerek kurmacayı, edebiyatı, onların üzerimizdeki etkisini ve bizzat kendimizi sorgulamaya çağırıyor.