“(...) Şimdi, artık zaman belirsiz.
Tarih yok. Tarihini de yok etti insanoğlu. Hangi yüzyılda, hangi çağda, hangi yılda, hangi mevsimde ve ayda yaşadığını bilmiyor. Kimi “Ateş Çağı” diyor, kimi kıyamet.
Gökyüzü gri ve kirli hep. Boz bulanık bir dumanla, hiç dağılmayan bir sisle kaplı. Güneş görünmüyor gökyüzünde, ay görünmüyor. Yok ikisi de. Dünyaya, insanoğluna küskün. Göstermek istemiyorlar sevimli yüzlerini.
Mevsim yok, gün yok. Yıl yok. Zaman kavramı yok. Yiti
Tükendi
Gelince Haber Ver“(...) Şimdi, artık zaman belirsiz.
Tarih yok. Tarihini de yok etti insanoğlu. Hangi yüzyılda, hangi çağda, hangi yılda, hangi mevsimde ve ayda yaşadığını bilmiyor. Kimi “Ateş Çağı” diyor, kimi kıyamet.
Gökyüzü gri ve kirli hep. Boz bulanık bir dumanla, hiç dağılmayan bir sisle kaplı. Güneş görünmüyor gökyüzünde, ay görünmüyor. Yok ikisi de. Dünyaya, insanoğluna küskün. Göstermek istemiyorlar sevimli yüzlerini.
Mevsim yok, gün yok. Yıl yok. Zaman kavramı yok. Yitip gitmiş hepsi.
Nerede olduğunu da bilmiyor insanoğlu...
Hangi ülkede? Ülke yok. Çoktan silinip gitmiş sınırlar. Ne ırk kalmış ne ulus ne soy sop... Sadece hepsi birbirine benzeyen beton yığını kentler var. Gökdelenler var.”
Edebiyatın hemen her türünde ürün veren usta yazar Erdal ÇAKICIOĞLU, bu kez de bir distopik romanla çıkıyor karşımıza. Su gibi akan, heyecan ve gerilimin hep dorukta olduğu geleceğin romanı... Bugünkü aymazlığımızın kaçınılmaz sonunun romanı. Güney Okyanusu’nda bir adada, uzaylı elçi Hasuto’nun, adanın efsane kadın kahramanı Sakra’nın, klon kadın Lili’nin ve diğer kahramanların önderliğindeki soluk kesici doğayı kurtarma mücadelesini okuyacaksınız bu romanda.
İyi okumalar...