Anı kitapları toplumsal yaşamı anlamak için en sıra dışı kaynaklardandır. Bunu söyleyince kişiler arasında yaşananların kayda geçirilmesine ve öznel yorumlara dayanan bir tür için fazlaca iddialı bir rol biçmiş mi oluyoruz? Kesinlikle hayır. Tarihi; devletlerin, büyük liderlerin, güç sahiplerinin oyun alanı olarak gören anlayış çoktan geride kaldı. Bugün tarih denince gündelik yaşam ilişkileri, çarşıda pazarda olup bitenler, “sıradan” denilen insanların yapıp ettikleri de akla geliyor. Buradan yola çıkarsak Çehov öykülerini andıran anlatıların tarihe kaynaklık etmesine bakarak tarih edebiyatlaşmıştır diyebilir
Tükendi
Gelince Haber VerAnı kitapları toplumsal yaşamı anlamak için en sıra dışı kaynaklardandır. Bunu söyleyince kişiler arasında yaşananların kayda geçirilmesine ve öznel yorumlara dayanan bir tür için fazlaca iddialı bir rol biçmiş mi oluyoruz? Kesinlikle hayır. Tarihi; devletlerin, büyük liderlerin, güç sahiplerinin oyun alanı olarak gören anlayış çoktan geride kaldı. Bugün tarih denince gündelik yaşam ilişkileri, çarşıda pazarda olup bitenler, “sıradan” denilen insanların yapıp ettikleri de akla geliyor. Buradan yola çıkarsak Çehov öykülerini andıran anlatıların tarihe kaynaklık etmesine bakarak tarih edebiyatlaşmıştır diyebiliriz. Ne de iyi olmuş. Artık, tarihçi olmayan ama tarihe not düşen bireylerin anı kitaplarını; devlet görevlisi vakanüvislerin tarihçiliğinden, tarafsızlık peşinde koşan akademik tarihçiliğe ve ideolojik bakış açısıyla tarihi yorumlamaya yönelen tarih yazımının ayrılmaz bir parçası ya da eskilerin deyişiyle “mütemmim cüzü” olarak görebiliriz. İşte bu nedenle anı kitaplarının kayda geçirdiği, yazılmasa unutulup gidecek gündelik olaylar, şakalar, ilişkiler yazıya dökülüp tarihin malzemesi olacaktır.
Mustafa Necat İnanır anılarını yazarken bu görevi yerine getirmiş. Doğduğu kasabadan, Elmalı’dan yola çıkarak yaşamına dokunan insanları, yerel kültürü anlatıyor. Satır aralarında gezinirken Elmalı’nın gündelik yaşamıyla ilgili, ilginç olduğu kadar eğlendirici anılar bulacaksınız. Ardından yazarımız, çok yönlü kişiliğinin yansıması olarak yaşamının farklı katmanlarına değiniyor. Av ve müziğe ait anılarında birbirinden çok farklı iki dünyayı anlatırken mesleki anılarında da Türkiye’de hukuk alanında yaşanan ilginç olayları bir noterin gözünden aktarıyor.
Kitabın dikkatli okurları yazarın mutlak bir kronolojik sıralama takip etmediğini fark edecektir. Yazar anıların kendisinde uyandırdığı çağrışımlardan yola çıktığı için olayları kelimenin tam anlamıyla “gönlünce” sıralıyor. Ama bunu öyle ustaca yapıyor ki kitabı okurken kopukluk hissine kapılmıyorsunuz. Böylece hukuk ve basın dünyasından Hıfzı Veldet Velidedeoğlu ve Taha Akyol gibi tanıdıklarla av ve iş yaşamından Cıbıs, Ali Ay, Faruk Kara gibi çok farklı insanlar bir şenlik havasında buluşup kitabın sayfalarını renklendiriyorlar.
“Baki kalan bu kubbede bir hoş seda imiş.” diyor şair. Mustafa Necat İnanır okurlarına hoş ve değerli bir seda bırakıyor.