Yakın dönemin fikir ve ilim hayatının müstesna simalarından biri olan Elmalılı M. Hamdi Yazır (1878-1942), dinamik bir din anlayışı ile ilmi ve fikri yönden İslâmiyet’i yeniden yorumlayarak çağımızdaki Müslümanlara yeni ufuklar açan, zihinlerdeki ve ruhlardaki donukluğu gidermenin yollarını gösteren bir düşünürdür. O, Osmanlı İmparatorluğunun son, Cumhuriyet Döneminin ise ilk dönemlerinde yaşamış, klasik medrese anlayışının yanı sıra her iki dönemin düşünce dünyasındaki fikirleri mezcedebilmiş bir alimdir. Her iki dönemde de dini, hukuki, içtimai ve felsefî meseleler üzerinde derinl
Tükendi
Gelince Haber VerYakın dönemin fikir ve ilim hayatının müstesna simalarından biri olan Elmalılı M. Hamdi Yazır (1878-1942), dinamik bir din anlayışı ile ilmi ve fikri yönden İslâmiyet’i yeniden yorumlayarak çağımızdaki Müslümanlara yeni ufuklar açan, zihinlerdeki ve ruhlardaki donukluğu gidermenin yollarını gösteren bir düşünürdür. O, Osmanlı İmparatorluğunun son, Cumhuriyet Döneminin ise ilk dönemlerinde yaşamış, klasik medrese anlayışının yanı sıra her iki dönemin düşünce dünyasındaki fikirleri mezcedebilmiş bir alimdir. Her iki dönemde de dini, hukuki, içtimai ve felsefî meseleler üzerinde derinliğine düşünmüş, bunların bir kısmına yeni sayılabilecek çözüm yolları getirmiş çok yönlü bir mütefekkirdir. Medreselerin müfredatında bulunan bütün dersleri okutabilecek yetkinlikte bir alim olduğu için kendisine ders-i âmlık payesi verilmiştir. Bilim dünyasında, Cumhuriyet döneminde kaleme alınan Türkçe tefsirlerin ilk örneğini teşkil etmesi bakımından büyük önemi haiz olan “Hak Dini Kur’ân Dili” isimli tefsirinden dolayı daha çok müfessir olarak tanınmaktadır. Oysa çeşitli medreselerde uzun yıllar tefsir derslerinden çok Fıkıh ve Fıkıh Usûlü dersleri okutmuştur. İşte bu çalışmada onun “Hak Dini Kur’ân Dili” adlı eseri başta olmak üzere, yeri geldikçe diğer çalışmalarından da istifade ile fakihliğini ve fıkıh ilmine katkıları ortaya konmaya çalışılmıştır.