İmam Gazâlî buyurur:
“İnsanın, çeşitli devrelerinde, gıdadan ve eşyadan lezzet alması birbirine müsâvî değildir.” Hakikaten yeni doğan bir çocuğun bütün lezzeti ve gıdası, annesinin sütünü emmektir. Fakat bedenen terakkî ettikçe, muhtelif enerjilere ihtiyacı devreye girer ve mecburen gıdalarının çeşnisi de değişir. İşte mânevî hayat da aynen böyledir. Mânevî yolda terakkî eden kimseye de önceki gıdalar, artık yetmezolur. Artık daha üst seviyede mânevî gıdalara ihtiyaç zuhur eder. Meselâ; farzlara ilâ
Tükendi
Gelince Haber Verİmam Gazâlî buyurur:
“İnsanın, çeşitli devrelerinde, gıdadan ve eşyadan lezzet alması birbirine müsâvî değildir.” Hakikaten yeni doğan bir çocuğun bütün lezzeti ve gıdası, annesinin sütünü emmektir. Fakat bedenen terakkî ettikçe, muhtelif enerjilere ihtiyacı devreye girer ve mecburen gıdalarının çeşnisi de değişir. İşte mânevî hayat da aynen böyledir. Mânevî yolda terakkî eden kimseye de önceki gıdalar, artık yetmezolur. Artık daha üst seviyede mânevî gıdalara ihtiyaç zuhur eder. Meselâ; farzlara ilâvetennâfile ibâdetlere, zekâtın ötesinde her türlü imkândan infâka, fedâkârlıklara, seherleri ihyâya ve benzerigayretlere ihtiyaç duyar. Allah Rasûlü’nün ahlâkından tecellîler ve nasipler almaya başlar.Sır ve hikmetler ile insanı ârif olarak yaşatan bu terakkî, son nefese kadar devam eder gider. Çünkü bidâyette de nihayette de insan, yalnız Cenâb-ı Hak’la huzur bulur. Yani; Sahilden denizi seyreden kişi, koca deryânın ancak sathını görür. Fakat mâhir bir dalgıç ise, daldığı her merhalede ayrı ayrı manzaralar seyreder.
İşte mânevî hayat ve kullukta ihsan kıvâmı!