Mu?tezile’nin “Usûl-i Hamse” olarak formu¨le ettiği doktrin ve bu temelde ileri su¨rdu¨ğu¨ göru¨şler, kelâm du¨şu¨ncesinin diyalektiğinde esaslı bir etkiye sahip olmuş ve klasik kelâm tartışmalarının merkezini teşkil etmiştir. Bunun bir sonucu olarak Mu?tezile, karşıt söylem çevrelerinde yoğun bir atıf ve eleştiriye muhatap olmuştur. Mu?tezile’ye yönelik atıf ve eleştiri su¨recinin özellikle Abbâsî reel politiğinde bu¨yu¨k kırılmalara neden olan Mihne hadisesinin ardından mu¨esses hâle gelen yeni teo-politikte Eş?arî söylem alanı içerisinde gu¨çlu¨ bir ivme yakaladığı göru¨lebilmektedir. Bu bak
Tükendi
Gelince Haber VerMuʿtezile’nin “Usûl-i Hamse” olarak formüle ettiği doktrin ve bu temelde ileri sürdüğü görüşler, kelâm düşüncesinin diyalektiğinde esaslı bir etkiye sahip olmuş ve klasik kelâm tartışmalarının merkezini teşkil etmiştir. Bunun bir sonucu olarak Muʿtezile, karşıt söylem çevrelerinde yoğun bir atıf ve eleştiriye muhatap olmuştur. Muʿtezile’ye yönelik atıf ve eleştiri sürecinin özellikle Abbâsî reel politiğinde büyük kırılmalara neden olan Mihne hadisesinin ardından müesses hâle gelen yeni teo-politikte Eşʿarî söylem alanı içerisinde güçlü bir ivme yakaladığı görülebilmektedir. Bu bakımdan Eşʿarî ve Mâtürîdî düşünce çevreleri tarafından üretilen kelâmî literatür, varlık zemini açısından Muʿtezile kelâmına yapılan atıflar ve bu atıflara yöneltilen eleştiriler üzerine kurulmuştur ki, bu tam anlamıyla teolojik bir diyalektik görünüm kazanmıştır.
Necati Günaydın’ın bu çalışması, tarihsel kronolojisi ve eleştirel derinliği en fazla gelişmiş olan Müteahhirûn döneminin en önemli isimlerinden Fahreddin er-Râzî’nin (ö. 606/1210) Muʿtezile’ye yönelik “atıf ve eleştiriler”ini tespit etmektedir. Çalışma, bu temelde, Muʿtezile karşıtlığının başat meselelerinden “ulûhiyet”, “kelâmullah ve rü’yetullah”, “fiiller” ve “hüsün-kubuh” olmak üzere dört tartışma alanı ile Râzî’nin bu eksende Muʿtezile’ye yönelttiği eleştirileri ele almaktadır.