Anadolu insanının, derin bir ilim sahibi olsun ya da olmasın, hepsinin değilse de çoğunun, her zaman değilse de çoğu zaman, - Anadolu irfanı da denilen - birbirleri ve maddi- manevi çevreleriyle ilişkilerinde ve yaşadıkları büyük-küçük olaylar karşısında gösterdikleri ortak sağduyulu, akl-ı selimli, basiretli, ferasetli, faziletli, hikmetli ve marifetli nitelikler ve tavırlar, özü ve mayası itibarıyla İslam ahlakının biraz da gerçek tasavvuf kültürü, sevgisi ve hoşgörüsüyle yorumlanmış ve yoğrulmuş güzide ve rafine bir türünün geleneksel bir sürekliliğe bürünmüş kült
Tükendi
Gelince Haber VerAnadolu insanının, derin bir ilim sahibi olsun ya da olmasın, hepsinin değilse de çoğunun, her zaman değilse de çoğu zaman, - Anadolu irfanı da denilen - birbirleri ve maddi- manevi çevreleriyle ilişkilerinde ve yaşadıkları büyük-küçük olaylar karşısında gösterdikleri ortak sağduyulu, akl-ı selimli, basiretli, ferasetli, faziletli, hikmetli ve marifetli nitelikler ve tavırlar, özü ve mayası itibarıyla İslam ahlakının biraz da gerçek tasavvuf kültürü, sevgisi ve hoşgörüsüyle yorumlanmış ve yoğrulmuş güzide ve rafine bir türünün geleneksel bir sürekliliğe bürünmüş kültürel bir tezahürüdür. Bu kültürel mirasın oluşumuna katkıda bulunan pek çok değerli büyük insan vardır. Bunların en önemlilerinden bazıları da Mevlâna, Yunus Emre, İbn Arabi ve Kınalızade Ali Efendi gibi ilim ve irfan, ahlak ve fazilet önderleridir. Mevlana’nın Anadolu’da adeta atasözü gibi bilinen birçok sözü arasından belki de şu ikisi en meşhurudur: “Gel, gel, ne olursan ol, yine gel!” “Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol!” Dolayısıyla, bu iki evrensel ve ebedi çağrı, Gel ve Ol, bu kitaba ana başlık yapılmıştır.