Toplumun bugün anladığı anlamda “aldatma” diye bir kavram yoktur. Tersine, “Ömür boyu başka hiç kimse ilgimi çekmeyecek ve önümüzdeki 60 yıl başka hiç kimseleri beğenip ilgilenmeyeceğim” illüzyonu ile toplumun tüm katmanları aldatılmıştır. Bütün ilişkilerin sosyolojisi ve akışı bu illüzyona dayalı yanılgı üzerine kurulmuş, insanlar doğdukları andan itibaren aşılanan bu kodlarla şartlandırılmışlardır. Böyle bir sonsuz tekeşlilik dayatmasına insanların çakılıp kalmasını beklemek, kuşlardan bayramlarda veya Noel günü uçmamalarını beklemek kadar saçmadır.
Öte yandan, insanlar bir de “
Tükendi
Gelince Haber VerToplumun bugün anladığı anlamda “aldatma” diye bir kavram yoktur. Tersine, “Ömür boyu başka hiç kimse ilgimi çekmeyecek ve önümüzdeki 60 yıl başka hiç kimseleri beğenip ilgilenmeyeceğim” illüzyonu ile toplumun tüm katmanları aldatılmıştır. Bütün ilişkilerin sosyolojisi ve akışı bu illüzyona dayalı yanılgı üzerine kurulmuş, insanlar doğdukları andan itibaren aşılanan bu kodlarla şartlandırılmışlardır. Böyle bir sonsuz tekeşlilik dayatmasına insanların çakılıp kalmasını beklemek, kuşlardan bayramlarda veya Noel günü uçmamalarını beklemek kadar saçmadır.
Öte yandan, insanlar bir de “aile” kavramına, anne baba sevgisine odaklanarak yaşamaya alışmışlardır. Aile kurma güdüsünün temeli olan “aşk”, insanları köreltip onlara en büyük güç ve zaaflarını derinliklerinde hissettiren temel bir duyudur.
İnsanların tüm ömrü, bu okuduğunuz iki paragrafın uzlaşmaz görünen çelişkileri arasında çarmıha gerilerek, büyük oranda ömürleri boyunca işkence görerek geçer…
Bedri Baykam, Genel ve Çok Özel Hayatların Sakıncalı El Kitabı’nda, bu “en tehlikeli” konuları ve içerdikleri tabuları elinin tersiyle iterek mizah, bilimsel araştırma ve somut verileri, geçmiş ve bugün üzerinden çalkalayarak giderken, yaklaşmakta olan robot partnerlerin tehlikeli gölgesini ve bu kıskançlık kavga gürültüleri içinde geçip giden o kısacık hayatımızın esas değerini okuyucuya hissettirmek istiyor…