Duygusal ve tensel temas sanatı diye adlandırdığımız aşkı neden bu kadar arzular ve saplantıya dönüştürürüz. İnsani duygularımızın bir yansıması mı yoksa vahşi doğamızın egemen bir parçası mı? Bunun cevabını insanın doğumuyla başlayan süreci inceleyerek verebiliriz. Doğada birlikte yaşadığımız diğer canlılara baktığımızda, tıpkı onlar gibi üreme dürtüsüyle soyumuzu devam ettirmeyi arzularız; ancak insan yavrusu vahşi doğanların aksine, prematüre olarak doğar ve diğer tüm canlılardan daha uzun süre bakıma ve korunmaya muhtaçtır. Günümüzde sıradanlaşmış bazı davranış ve duyguların mağara döneminden süregelen bir yolculuğu olduğunu bilmek, hem şaşırtıcı hem eğlencelidir. Tıpkı geniş ve düz bir vadinin ortasında akan ırmağın coşkusunun binle
Tükendi
Gelince Haber Ver