Hıdır Murat Doğan, Gergedanları Kimsenin Umursadığı Yok adlı bu kitabında yer alan hikâyelerinde, okuru yormayan kıvrak, yetkin bir dil kullanarak sözcüklerle, tümcelerle adeta akrobasi yapıyor; üstelik yazdıkları hayatlarımızda nesnel karşılık içererek insanların görüp fark etmediği ya da adlandırmadığı ölü açılara dokunuyor… Türkiye’de adil bir edebiyat ortamı olsa, zamana direneceğine inandığım bu yetkin hikâyelerinde hem öz hem de biçimsel ustalıkla o, şimdiden önemli hikâyeciler arasında anılmayı hak ediyor. Kitabını çok severek okudum. İçtenlikle kutluyorum…
&
Tükendi
Gelince Haber VerHıdır Murat Doğan, Gergedanları Kimsenin Umursadığı Yok adlı bu kitabında yer alan hikâyelerinde, okuru yormayan kıvrak, yetkin bir dil kullanarak sözcüklerle, tümcelerle adeta akrobasi yapıyor; üstelik yazdıkları hayatlarımızda nesnel karşılık içererek insanların görüp fark etmediği ya da adlandırmadığı ölü açılara dokunuyor… Türkiye’de adil bir edebiyat ortamı olsa, zamana direneceğine inandığım bu yetkin hikâyelerinde hem öz hem de biçimsel ustalıkla o, şimdiden önemli hikâyeciler arasında anılmayı hak ediyor. Kitabını çok severek okudum. İçtenlikle kutluyorum…
Yılmaz Odabaşı
‘’Sovyetler de yıkılıyor sonra. Yıkılsın da zaten! Bir gün babamı televizyonda görüyorum. Yaşlı mavi gözleri tıpkı eskisi gibi parıldıyor. Adamın biri babamın ceketinin sol yakasına Rus Devlet Nişanı’nı takıyor. Fezaya bakıp gülümsüyorum. İnsanların kötü olduklarını gizlemeleri ne zor şey olmalı. Cankurtaranın ışıkları pencereye vuruyor. Gülümsüyorum.
Delilik dünyaya dayanma biçimlerinden yalnızca biri. Bir kanamadan bulaşan herhangi bir hastalık gibi, yaralı bir hayvanın sağrısına dokunur gibi… Delilik, dünyanın en büyük salgını…’’