Şiddetin her türlüsün hüküm sürmeye devam ettiği bir çağda yaşıyoruz. Bu şiddetin en büyük mağdurları da hayvanlar. Her yıl milyonlarca hayvan; yiyecek, giyecek, ilaç, eğlence gibi amaçlarla öldürülüyor. Ancak hayvanların ahlaken bir değeri olduğunu ve onların da hissedebildiğini düşünüyorsak hayvan sömürüsünü sona erdirmek zorundayız. Abolisyon, insanların köleliğini ve insan sömürüsünü nasıl reddediyorsak hayvanların da sömürülmesini reddetmemiz gerektiğini ifade eder. Abolistyonistler, hayvan hakları hareketini bir sosyal adalet hareketi olara
Tükendi
Gelince Haber VerŞiddetin her türlüsün hüküm sürmeye devam ettiği bir çağda yaşıyoruz. Bu şiddetin en büyük mağdurları da hayvanlar. Her yıl milyonlarca hayvan; yiyecek, giyecek, ilaç, eğlence gibi amaçlarla öldürülüyor. Ancak hayvanların ahlaken bir değeri olduğunu ve onların da hissedebildiğini düşünüyorsak hayvan sömürüsünü sona erdirmek zorundayız. Abolisyon, insanların köleliğini ve insan sömürüsünü nasıl reddediyorsak hayvanların da sömürülmesini reddetmemiz gerektiğini ifade eder. Abolistyonistler, hayvan hakları hareketini bir sosyal adalet hareketi olarak görür; hayvan sömürüsünü daha insani hâle getirmeye değil, onu sonlandırmaya çalışır. Veganlığa da adaletle ilişkili bir mesele olarak yaklaşır. Onlar için veganlık, ahlaki bir gerekliliktir. Şiddeti reddederler ve veganlığı şiddetsiz bir yaşamın vazgeçilmez bir parçası sayarlar. Bu kitap, Abolistyonist yaklaşımı sadece bir kuram olarak incelemek yerine aktivizm pratiklerine odaklanıyor; temel birtakım kavramları ele alarak hayvan hakları meselesine ilişkin kaygılarımızın pratik bir alanda nasıl karşılık bulabileceğini gösteriyor.