“Aşkbahar mevsimini bilir misin?” diye sordu karşıdaki adama Yağız. Çantasına eğildi. Yan fermuarını açtığı çantasından iki nehir taşı çıkardı. Elinde tuttuğu taşlara bakarak gülümsedi. Altında hüzün dolu bir gülümsemeydi bu. “Aşkbahar” dedi Yağız. “Kışın üşümediğin, yaz sıcağında bunalmadığın, hava şartlarının sadece iki kişiye bağlı olduğu; yağdırdığın yağmurda ıslanıp yine yağdırdığın kara sırtını vererek kendini ona bıraktığın mevsimdir. Sadece aynı duyguyu taşıyan iki kişiye aittir bu mevsim. Dört mevsime inat, kısacası HER ŞEYE İNAT aşkbahar.”
Sürpriz sonla
Tükendi
Gelince Haber Ver“Aşkbahar mevsimini bilir misin?” diye sordu karşıdaki adama Yağız. Çantasına eğildi. Yan fermuarını açtığı çantasından iki nehir taşı çıkardı. Elinde tuttuğu taşlara bakarak gülümsedi. Altında hüzün dolu bir gülümsemeydi bu. “Aşkbahar” dedi Yağız. “Kışın üşümediğin, yaz sıcağında bunalmadığın, hava şartlarının sadece iki kişiye bağlı olduğu; yağdırdığın yağmurda ıslanıp yine yağdırdığın kara sırtını vererek kendini ona bıraktığın mevsimdir. Sadece aynı duyguyu taşıyan iki kişiye aittir bu mevsim. Dört mevsime inat, kısacası HER ŞEYE İNAT aşkbahar.”
Sürpriz sonla biten bu romanda, kahramanımız Yağız’ın, henüz çocukken buğusuna resim çizdiği macunlu ahşap pencerede başlayıp HER ŞEYE İNAT hâlâ devam eden hayat mücadelesine ve Çınarcık’tan Berlin’e, Berlin’den Küba’ya uzanan aşk, aile ve yalnızlık hikâyesine tanık olacaksınız.