Neredeyse bütün tarih boyunca hep çatışmalar, savaşlar ve göçlerle gündemde olan Kıbrıs adası bugün de aynı kaderi paylaşmaktadır. Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında da emperyal düşüncelerin kurbanı olan Kıbrıs her ne kadar savaşın dışındaymış gibi görünse de Doğu Akdeniz’de sahip olduğu stratejik pozisyon nedeniyle küresel, kıtasal ve bölgesel güçlerin menfaat çatışmalarının odağında yer almış, ABD’den Çin’e, Rusya’dan İsrail’e, Avrupa Birliği’nden NATO’ya silahlı-silahsız pek çok gücün ilgi alanına girmiş ve bu durumu bugüne kadar da devam ettirmiştir. 1950’li yıllarda
Tükendi
Gelince Haber VerNeredeyse bütün tarih boyunca hep çatışmalar, savaşlar ve göçlerle gündemde olan Kıbrıs adası bugün de aynı kaderi paylaşmaktadır. Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında da emperyal düşüncelerin kurbanı olan Kıbrıs her ne kadar savaşın dışındaymış gibi görünse de Doğu Akdeniz’de sahip olduğu stratejik pozisyon nedeniyle küresel, kıtasal ve bölgesel güçlerin menfaat çatışmalarının odağında yer almış, ABD’den Çin’e, Rusya’dan İsrail’e, Avrupa Birliği’nden NATO’ya silahlı-silahsız pek çok gücün ilgi alanına girmiş ve bu durumu bugüne kadar da devam ettirmiştir. 1950’li yıllarda Kıbrıslı Rumların Yunanistan destekli başlattıkları EOKA terörü, ardından 1960’da kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti de sorunlara çözüm olamamış ve 1974 yılında gerçekleştirilen Nikos Sampson Darbesi’nin ardından Türkiye garantör devlet olarak meşru haklarını kullanarak adaya müdahil olmuştur. Kıbrıslı Türkler 1975 yılında Kıbrıs Türk Federe Devleti ve 1983’de de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’ni kurarak adadaki meşruiyet ve mevcudiyet mücadelelerini taçlandırmışlardır. Ne acıdır ki 21. yüzyılda ve modern dünyanın gözleri önünde KKTC yok sayılmakta, spor, sanat, kültür, ticaret ve iletişim dahil hayatın her alanında ambargolarla cezalandırılmak istenmektedir. KKTC bütün olumsuzluklara rağmen fiili bir gerçektir ve bugün özellikle turizm ve eğitim adası olarak yoluna devam etmektedir.