Dinler Tarihi araştırmalarından anlaşıldığına göre, dinin kendisi ile hiçbir ilgisi olmayıp da eski inanç ve dinlerden canlandırılıp ortaya çıkarılan inançlar, İslam dini için her dönemde toplumsal bir bulaşıcı hastalık olmuştur. Sa-mimi ve gerçek bilim adamları ile din bilgin-leri bu tip inançlarla her zaman mücadele etmişlerdir. İşte bu şahsiyetlerden biri de Mehmed Şemseddin Günaltay’dır (1883-1961). Son yüzyılın kayda değer devlet adam-ları arasında yer alan Mehmed Şemseddin Günaltay tarafından kaleme alınan bu husus-taki “Hurâfâttan Hakikâte” ismiyle yazılan önemli eserinin ilk ba
Tükendi
Gelince Haber VerDinler Tarihi araştırmalarından anlaşıldığına göre, dinin kendisi ile hiçbir ilgisi olmayıp da eski inanç ve dinlerden canlandırılıp ortaya çıkarılan inançlar, İslam dini için her dönemde toplumsal bir bulaşıcı hastalık olmuştur. Sa-mimi ve gerçek bilim adamları ile din bilgin-leri bu tip inançlarla her zaman mücadele etmişlerdir. İşte bu şahsiyetlerden biri de Mehmed Şemseddin Günaltay’dır (1883-1961). Son yüzyılın kayda değer devlet adam-ları arasında yer alan Mehmed Şemseddin Günaltay tarafından kaleme alınan bu husus-taki “Hurâfâttan Hakikâte” ismiyle yazılan önemli eserinin ilk baskısı 1332 (1916)`da ta-mamıyla bu gayeyle yayınlanmıştır. İşte bu amaç doğrultusunda yazılan bu eser İlahiyatçı Prof. Dr. Sayın Ahmet Gökbel tarafından derin bir vukufla sadeleştirilerek “Hurâfeler ve İslâm Gerçeği” ismiyle günümüz Türkçe’sine kazandırılmıştır. Bu güzide eser gündemdeki yerini hala korumaktadır.
Çünkü toplumlar, inanç ve kültürlerinin nesil-den nesile aktarılabildiği ölçüde ayakta kal-maya muvaffak olurlar. Geçmişi asırlar önce-sine dayanan bir milletin evlatları olarak ger-çek manada inanç ve benliğimize sahip çıkıp bu değerleri muhafaza etmek, biz ve bizden sonraki nesiller için bir güvence olacaktır.
Günaltay, eserini kaleme alırken, İslam’ın yan-lış inançlardan temizlenmesi amacını gütmüş, içinde yaşadığı toplumun yanlış fikir, düşünce ve inançlarıyla mücadele etmeyi hedeflemiş-tir. Müellif eserinde kısaca, İslamiyet’in batıl ve hurâfeleri ihtiva etmediğini, onun sürekli hakikat ışığı saçtığını, insan haklarını tanıdığı-nı, kadına gerçek değerini verdiğini, adâleti öğrettiğini ileri sürmüş ve sürekli bunun teb-liğcisi olmuştur.
Ayrıca sapık mezhep ve tarikatlerin bu hurâfe-lere kaynaklık ettiğini vurgulayarak gerçek çözümün “İslam’ın özüne dönülmesinde” ol-duğu fikrini savunmuştur.