İbn Sînâ, felsefeyi “insanın gücü ölçüsünde şeylerin hakikatlerini kavraması” olarak tanımlar. Fakat şeylerin hakikatlerini kavramak mümkün müdür? Mümkün olduğunu kabul ettiğimizde insan bu hakikatleri ne dereceye kadar kavrayabilir? Her ne kadar bu sorular, Kant’la birlikte Batı felsefesinde adeta insanlık tarihinde ilk kez böylesine açıklıkla inceleniyor izlenimi verecek şekilde çokça tartışılmış olsa da bilinen felsefe tarihinde sofistlere kadar varan uzun bir geçmişi vardır.
Felsefe, kelam ve tasavvuf gibi çeşitli akımlarıyla İslam düşüncesinde de aynı sorular benzer duyarlılık
Tükendi
Gelince Haber Ver İbn Sînâ, felsefeyi “insanın gücü ölçüsünde şeylerin hakikatlerini kavraması” olarak tanımlar. Fakat şeylerin hakikatlerini kavramak mümkün müdür? Mümkün olduğunu kabul ettiğimizde insan bu hakikatleri ne dereceye kadar kavrayabilir? Her ne kadar bu sorular, Kant’la birlikte Batı felsefesinde adeta insanlık tarihinde ilk kez böylesine açıklıkla inceleniyor izlenimi verecek şekilde çokça tartışılmış olsa da bilinen felsefe tarihinde sofistlere kadar varan uzun bir geçmişi vardır.
Felsefe, kelam ve tasavvuf gibi çeşitli akımlarıyla İslam düşüncesinde de aynı sorular benzer duyarlılık ve derinlikle ele alınmış ve insan gücünün sınırlarına ilişkin muhtelif görüşler ileri sürülmüştür. Bu kitapta yukarıdaki tanımda yer alan “insanın gücü ölçüsünde” ifadesinden ne anlamamız gerektiği, İbn Sînâ felsefesi bağlamında incelenmektedir.