“2018 senesi Temmuz ayı, Bodrum.
Sahildeki lokantaların birinde kahvemin gelmesini beklerken telefonum çaldı. Ne bir merhaba veya kendisini tanıtma… Soğuk ve donuk bir ses bana “Emekli oluyor musunuz?” diye sordu.
“Nasıl yani?” dediğimi hatırlıyorum.
Cevap yine aynı üsluptaydı. “TRT’de bir ofis kuruldu, siz artık ihtiyaç fazlası personelsiniz, emekli olmazsanız bir havuza konulacak oradan da başka bir kuruma gönderileceksiniz.”
Telefonu kapattım, kendi kendime güldüm, hattâ kahvemi getiren garson kendi kendime gülüyorum diye bana güldü. Biraz sonra telefonum yine çaldı, bu sefer başka bir ses aynı
Tükendi
Gelince Haber Ver“2018 senesi Temmuz ayı, Bodrum.
Sahildeki lokantaların birinde kahvemin gelmesini beklerken telefonum çaldı. Ne bir merhaba veya kendisini tanıtma… Soğuk ve donuk bir ses bana “Emekli oluyor musunuz?” diye sordu.
“Nasıl yani?” dediğimi hatırlıyorum.
Cevap yine aynı üsluptaydı. “TRT’de bir ofis kuruldu, siz artık ihtiyaç fazlası personelsiniz, emekli olmazsanız bir havuza konulacak oradan da başka bir kuruma gönderileceksiniz.”
Telefonu kapattım, kendi kendime güldüm, hattâ kahvemi getiren garson kendi kendime gülüyorum diye bana güldü. Biraz sonra telefonum yine çaldı, bu sefer başka bir ses aynı şeyleri söyledi, ben yine telefonu kapattım ve gülmeye devam ettim.
Anlaşılan kurulan ofis inatçıydı ve otuz üç sene çalışan personelinin emekli olmasını istiyordu, ben artık onlar için ihtiyaç fazlası personel yani “ihtiyaç fazlası tanburî” idim.
Elinizdeki kitap ihtiyaç fazlası tanburînin hikâyesi... Konservatuvar, tanıdığım kişiler, yaptığım bazı konserler, gittiğim bazı yerler, mevlevîhaneler, İstanbul, arkadaşlarım, dinlediklerim ve okuduklarımı da yazdım.
Ancak şunu da söylemem lazım. Ben yazar değilim, tanbur çalan bir müzisyenim, konservatuvar ve yüksek lisans eğitimimi sesler, makamlar, usuller, tanbur, tarih, armoni, orkestra gibi konular üzerine yaptım.
Yazmak âdeta benim arka bahçem, kendi kendimle sohbetim.”