Gilles Deleuze, Vincennes Üniversitesi’nde Foucault üzerine verdiği derslere 1985 yılının sonuna doğru, ona göre Foucault’nun düşüncesinin üç temel ekseninden ilki olan “bilgi”den başlamıştı. Derslerin 1986 yılının başına denk gelen bu ikinci kısmında ise, Deleuze ikinci eksen olan “iktidar”ın düşünce ve pratikteki süreksizlikler, dolambaçlar, kırılmalar, çarpışmalar, geri dönüşler, sıçrayışlarla kıvrımlanmış olan bir haritasını sunuyor.
Deleuze, ilk kısımda daha Foucault’da bilgi alanını analiz ederken, bu analizin başka bir yerden gelmek zorunda olan bir yanıta, bir iktidar analitiğine nasıl ihtiyaç d
Tükendi
Gelince Haber VerGilles Deleuze, Vincennes Üniversitesi’nde Foucault üzerine verdiği derslere 1985 yılının sonuna doğru, ona göre Foucault’nun düşüncesinin üç temel ekseninden ilki olan “bilgi”den başlamıştı. Derslerin 1986 yılının başına denk gelen bu ikinci kısmında ise, Deleuze ikinci eksen olan “iktidar”ın düşünce ve pratikteki süreksizlikler, dolambaçlar, kırılmalar, çarpışmalar, geri dönüşler, sıçrayışlarla kıvrımlanmış olan bir haritasını sunuyor.
Deleuze, ilk kısımda daha Foucault’da bilgi alanını analiz ederken, bu analizin başka bir yerden gelmek zorunda olan bir yanıta, bir iktidar analitiğine nasıl ihtiyaç duyduğunu vurgulamıştı. İkinci kısımda da daha iktidar ilişkilerini analiz ederken, iktidar alanına dair söylenebilecek olan son sözün başka bir yerde olduğunu ısrarla hatırlatır. Nasıl ki iktidar ilişkileri, katmanlaşmış bilgi formlarının dışarısı ise, iktidar ilişkilerinin de bir dışarısı vardır. Katmanlaşmış formların ve iktidar ilişkilerinin dışında hiçbir şey yoktur, ama bir dışarı vardır. Çünkü önce direnişler vardır. İktidar ilişkileri daima önceki bir direnişle savaşır. Ne kadar tuhaf görünürse görünsün, direniş iktidardan sonra değil önce gelir.
İşte Deleuze Foucault’nun düşüncesindeki bilgi, iktidar ve son olarak, özneleşme eksenlerini bu çok tuhaf fikir yoluyla birbirine bağlar. Deleuze’ün bu yaratıcı bağlantısı, Foucault’yu kendi krizinden, hep iktidarın söyleyip söylettiklerinin tarafına düşmekten, çizgiyi aşıp bir türlü diğer tarafa geçememekten kurtarmakla kalmaz. Sorulabilecek tek gerçek politik soruyu, yeni mücadele biçimleri ile yeni öznelliklerin yaratımı sorununu da baştan aşağı yeniler. Hangi mücadeleler? Ne yapmalı? Nasıl yeni bir öznellik? Ne ummalı? Deleuze’ün Foucault üzerine dersleri, bu soruların hiç de bir düşünürün kafasının içinde değil, pratiklerde nasıl eklemlendiğini güncelliğimizin temel sorunsalı olarak sunuyor.