İlk bakışta, psikiyatri alanında çalışan bir hekim olan Erol Göka’nın , *sosyolojik* veya *sosyal psikolojik* bir konu olduğu izlenimini veren ‘İnsan Kısım Kısım: Toplulukların Anlaşılmasında Psikolojik Bilimler’ başlıklı bir kitap yazma girişiminde ne işi var, diye düşünülebilir. Hele hele bu kişi, psikiyatrinin meslek ve bilim olarak sınırlarındaki muğlaklığın birçok karışıklığa ve etik soruna yol açtığının farkında olan ve bundan yakınan birisiyse, bu sorunun önemi daha da artmaktadır.
Sosyal psikoloji ve politik psikoloji, toplumun ruhsal durumunu ve rahatsızlıklarını anlamayı amaç bile edinmeyen çok farklı bir bilim nesnesi ve yöntem bilgisiyle çalışıyor. Psikiyatri ise, her ne kadar, ruhsal hastalıkların nedenleri ve tedavile
Tükendi
Gelince Haber Verİlk bakışta, psikiyatri alanında çalışan bir hekim olan Erol Göka’nın , *sosyolojik* veya *sosyal psikolojik* bir konu olduğu izlenimini veren ‘İnsan Kısım Kısım: Toplulukların Anlaşılmasında Psikolojik Bilimler’ başlıklı bir kitap yazma girişiminde ne işi var, diye düşünülebilir. Hele hele bu kişi, psikiyatrinin meslek ve bilim olarak sınırlarındaki muğlaklığın birçok karışıklığa ve etik soruna yol açtığının farkında olan ve bundan yakınan birisiyse, bu sorunun önemi daha da artmaktadır.
Sosyal psikoloji ve politik psikoloji, toplumun ruhsal durumunu ve rahatsızlıklarını anlamayı amaç bile edinmeyen çok farklı bir bilim nesnesi ve yöntem bilgisiyle çalışıyor. Psikiyatri ise, her ne kadar, ruhsal hastalıkların nedenleri ve tedavileriyle ilgili olarak insanın toplumsallığını hesaba katan teorilere sahipse de bireye (tek bir insana) ve onun hastalıklarına odaklanmış durumda. Dolayısıyla bu bağlamda ‘toplumsal ruhsallık’ adını verebileceğimiz alan, hem tüm beşeri bilimlerin nesnesi durumundadır hem de henüz herhangi bir bilimin nesnesi olamamıştır. Ruh sağlığı profesyonellerine dost sohbetlerinde, medyada en sık *bugünlerde toplumun ruh sağlığının bozulup bozulmadığının ya da ne durumda ne olduğunun* sorulup durmasının nedeni, işte bu eksikliktir.
Elbette bilimsel bilgi alanında henüz meşru bir yer bulunmadı diye, insanın grup davranışıyla ilgili bilgi gereksinimi askıya alınmış değil. Birçok bilimci ve düşünür adeta bu eksikliği gidermek istercesine insanın grup davranışı hakkında bilgi üretmeye çalışıyor. İşte tam da bu noktada bu kitabın yazılış amacı; insan varoluşunun belirleyici niteliklerinden birisinin onun *grup-varlık* oluşu olduğu, insanın bu özelliğinin akademinin birçok dalı tarafından ayrı ayrı ele alındığı ve bu bağlamda bütünleştirici bir bakışın gerektiğini vurgulamaktır.